Madem karşıydınız..
Takke böyle zamanlarda düşer ki kel görünsün. "Yüzde 80'i ABD karşıtı... Yüzde şu kadarı Irak'ın işgaline karşı... Yüzde bu kadarı ABD'ye değil, Bush politikalarına karşı..." diye etiketlenen bizler, bakalım şu meseleyle ne kadar ilgileneceğiz. Entelektüel fantezi mi diyeceğiz, üç beş aydının oyuncağı mı... yoksa biraz olsun ciddiye alacak mıyız? Bir şeye karşı olmanın manası üstüne biraz olsun düşünecek miyiz... neden karşıyız, gerekçemiz ne, neler adına böyle bir tavrımız var, diye düşünüp taşınıp kaşınacak mıyız? İnsanların vicdani, insani, ahlaki ve siyasi tavırlarının belirli tutarlılıklar beklediğine dair bir iç tartışmamız olacak mı, yoksa bütün bunlardan bize ne mi!
Neyse; Demem, "Irak Dünya Mahkemesi" diye bir şey toplanıyor ülkenizde. Bugünden itibaren ayın 27'sine kadar, Topkapı Sarayı'nın Darphane'si çoktan başlamış "uluslararası mahkeme" nin, tabiri caizse "derin muhakeme" nin son oturumlarına açılacak. Bu "derin muhakeme" den benim de anlamaya çalıştığım şu: Birileri bize doğruyu, iyiyi kendilerinin temsil ettiğini öne sürerek, bazen meşru görünen gerekçeler olsa bile, yığınla yalanla da bir sahne inşa ederek istediklerini dayatma... Toprakları, ülkeleri istila ve işgal etme hakkına sahip midir? Sözde demokrasi ve özgürlük adına, başka halkların, kültürlerin tarumar edilmesi... İnsanlığın bugüne kadar ulaşabildiği en ortak hukuk sayılan güdük Birleşmiş Milletler hukuku ve ahlakının dahi en güçlü tarafından hiçe sayılması kabul edilebilir mi?
"Mahkeme" elbette sadece "muhakeme" değil. Sembolik ama çok ciddi sembolik manada, iddialar, kanıtlar, tanıklar ve insanlık suçlarıyla ilgileniyor. O yüzden, somut insanlar, adı George Bush, Tony Blair olan bir takım sanıklar yargılanıyor. İddia heyeti ve vicdan jürisi var. Hani hep "ikinci sınıf" görülmekten şikayet ederiz, edersiniz ya... İçimizden birileri, bizden birileri, duyarlılıklarıyla, çabalarıyla, bilgileriyle bu mahkemenin temel direkleri. Kimilerini bildiğiniz, kimilerini hiç duymadığınız, kimilerinin belki çeşitli yönlerinden hoşlanmamış olduğunuz o insanların bu çabasını hiç olmazsa, belki selamlamak istersiniz. Prof. Baskın Oran, Prof. Ahmet İnsel, Ayşe Gül Altınay, arkeolog Gül Pulhan, çevre siyaseti uzmanı, hukuk profesörü Hilal Elver, gazeteci Mete Çubukçu, Açık Radyo'nun Ömer Madra' sı, benim için hep "vicdanın hukuku" nu temsil eden Prof. Turgut Tarhanlı, Avrupa'nın en başarılı bilim kadını seçilmiş Prof. Ayşe Erzan, vicdani retçi Mehmet Tarhan, Murat Belge... Ya da kitaplarını Türkçe'de de bulabileceğiniz "dünyanın vicdanı" Hintli yazar Arundhati Roy, "Barış profesörü" Johan Galtung, ABD'li profesör Richard Falk, alternatif ekonomi düşüncesinin arılarından Samir Amin, çevre ve adil kalkınma militanı Walden Bello... Ve Iraklı, İsrailli, Avrupalı, Afrikalı tanıklar, iddia sahipleri, jüri üyeleri.
Umarım, medya bu oturumları takip eder; bu dünyada farklı ses ve çabaların da tüm rüzgarlara, tüm hakim akıntılara karşı durabildiğinin tanıklığını yapar. Umarım, siz, "teskere ülkesi" nin vatandaşları, "İncirlik çocukları" da ilgilenirsiniz. Umarım, içinizde bir arzu, kesenizde küçücük bir imkan olur da, özellikle Arundhati Roy' un çok net, çok keskin, bazen çok saf bir dille hakikaten "küresel vicdan"ın manifestoları olan ince kitaplarını bir solukta okursunuz.
|