| |
Bir politikanın iflası
Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin en büyük projesi Avrupa Birliği idi... Büyük bir heyecanla yola çıkıldı... Bugün gelinen nokta ise şu: Tansiyon düştü. Heyecan yok. Batılı pek çok lider bize şaşı bakıyor. Avrupa parlamentolarında gururumuzla oynanıyor. Toplumda AB karşıtlığı artıyor. Acaba yöneticilerimiz şapkayı öne koyup hiç düşünüyorlar mı? "Nerede hata yaptık" diye.
Önce işin "ABC" sinden başlayalım. Avrupa Birliği "ulusal menfaatlerden vazgeçme projesi" değil. "Teslimiyet" hiç değil. AB'nin nasıl "kriterleri" varsa... Bizim de "çatır çatır savunacağımız haklarımız, çıkarlarımız" var. Ama biz "Batı'yı kızdırmayalım, kızdırırsak davaya zararı olur" diye düşündük. Haklarımıza sahip çıkmadık. Batı ne dediyse yapmaya çalıştık. İşte sonuç ortada.
Yurt içinde Prof. Dr. Gülten Kazgan, yurt dışında Doç. Dr. Harun Gümrükçü "işin doğrusunu" anlatmak için çırpındılar. Onlara "AB karşıtı" diye bakıldı. Oysa ikisi de AB yanlısı. Ama AB'ye "Türkiye'nin haklarını savunarak, bunun kavgasını vererek, Batı'nın eksiklerini söyleyerek" girme yanlısı.
Bizde AB yandaşlığı "onlar ne istiyorsa gözü kapalı kabul edelim... Kazanılmış hakların falan peşine düşmeyelim" diye algılandı. Ve sonunda AB yanlısı çok kişi "AB'nin ajanı" durumuna düştü.
Biz AB olayının "ruhunu, ideolojisini" anlayamadık. Bu işin felsefesinde "karşılıklı çıkarlar ve sorumluluklar" var. Sadece "vermek" değil, "almak" da var. Biz ise hep "verdik, verdik, verdik." Bu politikasızlığın bir gün "halkı kızdıracağını bile" göremedik. Yöneticilerimiz, kamuoyunun bugün AB'ye karşı "homur homur homurdandığının" farkında mı acaba?
Allah'ı var, hükümet pek çok reform yaptı. Ama "iki de büyük hata" yaptı: 1. Reformlar zaten olacaktı... Bunlara "AB böyle istiyor" görüntüsü verildi. Bu, Türk insanı için inciticiydi. 2. Reformlar ne halka doğru dürüst anlatılabildi, ne de dünyaya.
Türkiye'nin "1963-Ankara Anlaşması"ndan doğan hakları var. "1970-Karma Protokolü" nden. "1995-Gümrük Birliği" nden. Türkiye, Avrupa Birliği'nin "en üst yargı mekanizması olan" Adalet Divanı'nda 22 dava kazandı. "Bu davalardan" doğan haklarımız var. Hiçbirinin peşine düşmedik.
AB Komisyonu'na başvurabilirdik: - Bizimle ilgili sık sık rapor yazıyorsun... Bizim kazanılmış haklarımızı vermeyenlere karşı da rapor yaz... Onları uyar. "Batı sinirlenir" diye korktuk. "Böylesine masum bir talepte" bile bulunmadık.
Şimdi kimse kargayı, bülbül diye yutturmaya kalkmasın. Bir uygarlık projesi olan AB konusunda "düzgün yol izlenmedi." Siyasi hesaplar "bilimin, araştırmanın, gerçeğin" önüne geçti. Ve üretilen politika iflas etti.
|