|
|
Yüzde 9-10'un altına inecek reel faiz gerekli ancak riskli
Büyüme,işsizlik, özelleştirme hâlâ sorunlu alanlar. Reel faizlerin de aşağı çekilmesi gerekli ama kuşkusuz riskli.
Bu yılın ilk yarısı beklediğimiz şekilde geçti. Büyüme, enflasyon, istihdam, reel faizler, ödemeler dengesi ve kamu finansman dengelerinde bir sürpriz olmadı. Yapısal reformlardaki gecikmeleri ise, her zaman olduğu gibi yine bekliyorduk. Genel çizgi bu olsa da, aralarından bazıları beklenenden daha olumlu bir performans gösterdiler. Sorunlu ve riskli alanlarımız da varlıklarını halen sürdürmekte.
Olumlu gelişmeler Olumlu gelişmeler, özellikle enflasyon ve kamu finansmanı gibi iki noktada odaklaştı. Petrol fiyatlarında ve uluslararası faizlerdeki yükselmeleri de dikkate aldığımızda, fiyat artışlarına ilişkin yılın ilk yarısına ait veriler önümüzdeki dönemler için ümit veriyor. Uygulanan politikalar yanında, halkın giderek düşük bir enflasyonist ortama uyum sağlaması, bu gelişmenin temel nedenini oluşturuyor. "Yeni ortamda" yaşam, alışkanlık yapmaya başladı. Kamu finansman politikalarında ve faiz dışı fazlada bekleneninde üzerindeki olumlu gerçekleşmeler iyileşmeyi işaretliyor.
Sorunlu alanlar Buna karşı sorunlu alanlarımız, bu yapılarını yılın ilk yarısında da devam ettirdi. Örneğin, sürdürülebilir büyüme, reel faizler, özelleştirme, işsizlik, bankacılık ve büyümenin halka yansımaması bunların başında... Sürdürülebilir büyüme çizgisini hâlâ yakalayamadık. Son yıllarda erişilen yüksek büyüme hızları, Türkiye'nin potansiyel büyüme oranının üzerinde. Bu yıl, yüzde 6 - 6.5 arasında büyüme sağlanacak görünüyor. Eğer önümüzdeki yıllarda bu çizgiyi, inişsiz ve çıkışsız bir biçimde koruyabilirsek, sürdürülebilirlilik aşamasını geçebileceğiz. Gösterge niteliğindeki kamu iç borçlanma araçlarının reel faizleri hâlâ yüksekliğini koruyor. 2002-2004 yılları arasında, sırasıyla yüzde 38.2, yüzde 34.8 ve yüzde 16.4 oranındaki ve dünyada benzeri görülmemiş düzeylerde gerçekleşen reel faizlerin, bu yıl yüzde 9-10 civarında kalması olası. Daha aşağı çekilmesinin gerekli ve fakat riskli olduğu kuşkusuz. Özelleştirme konusunda yılın ilk yarı sonuçları iç açıcı değil. Bankacılık ise hâlâ geçiş dönemini yaşıyor. Tepki yasalarının oluşturduğu güvensizlik ortamı, eskiye dönük olayların gündemde yerini koruması ve bankacılık yasa taslağındaki soru işaretleri, reel sektörle olması gereken diyalogları önleyen ögeler. İşsizlik ise bıraktığımız yerde duruyor. Yüksek büyümenin halka yansımaması da ayrı bir konu.
Risk oluşturan alanlar Risk oluşturan alanlar; cari işlemler açığının 20 milyar dolara yaklaşacak olması, kamunun yüksek borçluluğu, milli gelirin yüzde 50'si civarında seyreden dış borçlar ve tansiyonu artan dış ve iç politik gelişmeler olarak sıralanabilir. Yılın ikinci yarısının, yukarıdaki çizgilere paralel gelişmeler göstereceğini beklemek yanıltıcı olmayacaktır. Ancak, bu döneme dış politikadaki oluşumların damgasını vuracağını bekliyorum. AB ile müzakere tarihinde, Güneydoğudaki tırmanışta, Ermeni sorununda ve ABD ile olan ilişkilerde yaşanacak olumlu ya da olumsuz gelişmeler ekonomik performansa da yön verecek. Yaz ılık, sonbahar ise sıcak geçecek gibi görünüyor.
|