Did you eat father?
Efendim bugün malumunuz Babalar Günü... Bendenizin aklına her ne hikmetse bu müstesna günde münasebetsiz şeyler geliyor... Misal, bizde "baba" kelimesi eş olmayan çok anlamlı bir kelimedir... Kelimenin eş olmayan anlamlarını düşündükçe zavallı babacığıma büyük haksızlık edildiğini düşünürüm... Adam, benim gibi, gayrı disipline ve hergele olmaya hevesli bir veledi yıllar yılı adam etmeye çalışmış!.. Yabancı okullarda okutmuş, yabancı ülkelere göndermiş, yememiş yedirmiş, içmemiş içirmiş!.. Eh yıllar önce, Ziya Taşkent'in söylediği "Senede 1 Gün" şarkısı gibi, koskoca senede bu tek günde, baba olmanın keyfini yaşayacak... Gel gör ki, babalar gününden nasiplenecek olan sadece benim temiz kalpli, dürüst karakterli, hatta biraz da saf menşeli babam olmayacak...
Bizde "baba" kelimesi, mafya babalarına söylendiğinden, hatta onlara daha bir yakışır göründüğünden, benim zavallı babacığım bugünü diğer babalarla birlikte kutlayacak!.. Zinhar aralarında hiçbir ortak nokta olmadığı halde... Hadi sıfat benzerliği dedik, bu durumu geçtik... Ama başka bir baba var ki... O babayı üzerinize afiyet geçemiyorum efendim...
Bu "baba" kelimesi daha çok, otobüste, trende, vapurda, trafikte, maçta söylenmekte... Selis bir kelime olduğundan, değişik anlamlar ihtiva etmekte... Misal "yedin mi babayı" özdeyişi... Bir özdeyiş ancak bu kadar seçkin(!) olur yani... Türkçe'de babalarımıza duyduğumuz müthiş saygı ve sevgi ancak bu kadar güzel anlatabilir hani!.. Çok yıllar önce, hayatımda ilk kez İngiltere'ye gitmişim... Günlerdir çevremde hiç Türk olmadığından İngilizce düşünüp, İngilizce konuşuyorum... Hani neredeyse, Türkçe'yi unutacağım... Öylesi bir durumdayım yani... Cambridge'de Disco Taboo diye bir diskoteğin önündeyiz... Yanımda İsviçreli, İtalyan, kız arkadaşlar var... Hani dolanıyoruz önünde... Ortamdan hoşlanırsak, içerde biraz havamızı bulacağız.... Gecenin bir vakti... Bir anda anırır gibi bağıran bir ses duydum... "Heeyt ulan... Yediniz mi lan babayı!.." Bende uzun zamandır görülen İngilizce düşünüp, İngilizce konuşma alışkanlığı bir anda son buldu... "Allah" diye bir ses çıkarmışım... İsviçreli ve İtalyan kızlar, bir taraftan "Heeyt ulan... Yediniz mi lan babayı" diye haykıran sarhoşa, diğer yandan "Allah" diye gayrı insiyaki ses çıkaran bana bakmaktalar... Durum hakikaten vahim...
Kızlar bir açıklama beklemekteler... Bense İngilizce düşünüp, İngilizce konuşmaktan, Türkçe düşünüp İngilizce konuşmaya geçemiyorum... Geçsem de what fayda... Mealen şu cümle aklıma geliyor... "Heeyt friend in argo... Did you eat father?.." Bunu söylemesine söyleyeceğim de, anlatmasına nasıl anlatacağım?.. "Did you eat father..." İsviçreli tatlı kız arkadaşımın ismi Bridgette... Bir romantiğiz bir romantiğiz ki, sormayın gitsin... Meraklı gülümser gözlerle bana bakıyor... "Did you eat father..." desem mi demesem mi?.. Desem ve anlatmaya çalışsam, orada üzerinize afiyet ben babayı yiyip, I eat father olacağım... İyisi mi dedim, topa tersten gir... "Arkadaş, içmiş içmiş babasını özlemiş" dedim... Neyse... Bir vesile, babalar günün kutlu olsun babacığım...
|