| |
Muhakkak muhakkak!...
Kendimizi bu kadar yetersiz hissettiren güç nedir bilmiyorum. Kimse kendini sevmiyor, sevmediği gibi her daim kendinden söz edilmesine bayılıyor. Bi'durun Allah aşkına... Geçenlerde iş çıkışı mahalleye döndüm. Mahalle dediğim Teşvikiye. Oturup kahve içip bir iki dergi karıştırıp ruhumu ve muhteşem gövdemi dinlendirme peşindeyim. İki dakika sonra çok samimi olmadığım ama "idare eder klasmanından" bir tanıdık çöktü. Ne iş yaptığı önemli değil, ama anlattığı her şey kendisinin ne kadar önemli olduğuna dair. "Aga biz de hesap vericez bırak bir iki laf da biz edelim..." Mümkünü yok. İdare eder klasmanından adam anlattıkça anlattı, kafamı şişirdi hesabı bıraktı gitti. Bir süre sonra başka bir tanıdık. Ve inanılmaz bir şekilde gene aynı hikaye. Aman da ben şunu yaptım ben bunu tanıyorum ama değerimi bilmiyorlar. Muhakkak öyledir de bu benim hayatımı nasıl etkileyecek? Gene törenle masaya bırakıp gitme eylemi.... Size yemin ederim üç beş dakika sonra biri daha. Bu sefer bir bayan. Ama harbiden b-a-y-a-n! İki rekat da hanımefendinin ne kadar önemli olduğunu dinledik... İki çift laf edecek olsam önce durduruldum sonra "aslında ben ne kadar önemliyim"e maruz kaldım. Hayatta bi'halt yememişsin, bi'hikayen yok, bi'cümlen bile yok ama çok önemlisin. Amerikalı bir hocam vardı. Ne zaman biri kafa ütüleme tadında adamı karşısına alsa dikkatle dinlemez "sure, sure" patlatırdı. sure (şûr) s 1. emin 2. kesin, muhakkak.. Ondan öğrendim ve dilimize Redhouse sözlüğünden araştırarak adapte ettim. Ne zaman biri kafamı ütülemeye kalksa, ilgilenmediğim hikaye, anekdot ve türevlerini itelemeye çalışsa "muhakkak, muhakkak" diye karşılık veririm. Muhakkak'ın gizli anlamı kısaca "hacı yorma ilgilenmiyorum" dur. Tavsiye ederim kullanın, işe yarar. Toplantılarda, sosyal yaşamda boş konuşmayı püskürtmeye bire birdir. Ercan Arıklı da kendi ekolünü geliştirmişti. Haber toplantılarında beğenmediği, tıraş haberleri "başka"yla geçiştirirdi. Sizin de geliştirdiğiniz boşlafsavarlarınız varsa çekinmeden gönderin lazım oluyor. Neyse, Teşvikiye'de "muhakkak"lar havada uçuştu. Ve önemli bayan da masaya para bırakıp gitti. Yani masaya parayı bırakan kafamı taşla ezme hakkına sahip oldu. Gerçekten bilmek istiyorum, bu iş nerede patladı? Neden kimse sahip olduğundan memnun değil. Tamam modern yaşam, tüketim toplumu falan milleti maymuna çevirdi ama "alemin öznesi benim" "benden başka herkes amip" histerisi artık dayanılacak gibi değil. İtiraf etmeliyim ki onca "ben ne kadar önemliyim"e maruz kalınca ne kadar önemsiz olduğum fikrine kapılıp kendimi birilerine anlatma ihtiyacı hissettim. Virüs gibi bulaşıcı. Önümüzdeki günlerde ne kadar önemli biri olduğuma dair yazılar yazarsam baskı altında kaldığımdandır. Allah'tan gelen hesap masaya bırakılan paranın nerdeyse beşte biri kadarıydı da akşam eve bi'kilo et alıp götürme şansım oldu. Ama parayı verip kafa ütülemeye daha çok ihtiyacım var artık.
|