Bezirganın dönüşü
İran rejimi iki gün sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine kendinden gayet emin ve güçlü bir konumda gidiyor. Devrim ateşini sürdürme niyetiyle ortaya çıkan bir adayın seçilme şansı pek yok. Ancak bugün iktidarı kontrol eden çürümüş oligarşinin çerçevesi dışında hareket edebilmek, yeniden reform dalgası yaratabilmek de neredeyse imkânsız. Bu şartlar ise dünya sahnesinin, biraz da ilkesizliği nedeniyle, en kıvrak ve mahir siyasetçilerinden Haşimi Rafsancani'nin bir kez daha cumhurbaşkanlığına seçilmesini kolaylaştırıyor. İran rejiminin bugünkü kendine güvenli, cüretkâr duruşunun en önemli nedenlerinden biri de ABD'nin bu rejime herhalde istemeden verdiği büyük destek. Gazeteci Cengiz Çandar, salı günkü yazısında hoş bir olayı Peter Galbraith'e atfen naklediyordu. Irak'ta Kürdistan Parlamentosu'nun açılışına giden bir İranlı temsilci İngilizce konuşarak "Desteklediğimiz herkes bugün iktidara geldi" demiş. Ardından orada bulunan Amerikalı diplomata dönerek "teşekkür ederiz" deyip konuşmasını tamamlamış. 11 Eylül'ün ardından ABD'nin tüm yaptıkları, İran'ın devlet olarak gücünü ve etki alanını artırdı. Rejimin çürümüş temellerini onardı, sertlik yanlısı oligarşinin iktidarını perçinledi. Afganistan'daki savaş, İran'ın hazzetmediği Taliban'ı devirdi. ABD, Afganistan'da merkezi yönetimin güçlenmesi için pek bir şey yapmadı. Derebeyleri güçlerine güç kattı. Bir zamanlar İran'dan koparılmış olan Herat üzerinde İran etkisi arttı, burası ülkenin en iyi işleyen, altyapısı en gelişmiş bölgesi haline geldi.
Rafsancani seçeneği Irak'ın işgaliyle, İran'ın baş düşmanı Saddam rejimi devrildi. Körfez bölgesinde İran'a denge oluşturabilecek tek devlet de güçten düşmüş oldu. Tabii Baas rejiminin yıkılmasının ardından da tarihte ilk kez Şiiler modern bir Arap ülkesinde iktidarı ele geçirdiler. Tüm Körfez bölgesindeki mezhepsel dengeler, siyasi yapılar bu devrimci durumdan etkilendi. Irak'taki istikrarsızlık, artan petrol talebiyle birleşince petrol fiyatları arttı. Bu da İran rejiminin para musluklarını açarak kendi halkını nemalandırmasını kolaylaştırdı. İşsizlik, uyuşturucu belası, gelecek kaygısı bir tarafa atıldı, reformcular da etkisizleşti. Bunun ötesinde İran'ın nükleer silah programı nedeniyle baskı altında kalması, rejime bir payanda daha sağladı. Sürgündekiler dahil tüm İranlılar, "ABD işgalini önlemenin yolu nükleer silah sahipliğinden geçiyorsa bunu mutlaka gerçekleştirmeliyiz" noktasına geldi. Son dönemde ABD, İran'ın Dünya Ticaret Örgütü'ne girmesine engel olmama kararı verdi. AB'nin İran'ın nükleer programıyla ilgili çabalarını destekledi. İran da buna karşılık ABD'yi Irak'ta rahatsız etmedi. Ancak bu rejimin Lübnan Hızbullah'ına, Filistin'de Hamas'a verdiği destek ABD'yi ve tabii İsrail'i rahatsız ediyor. İran'ın nükleer silahlara sahip olması bölge ülkelerinin de işine gelmiyor. Ancak bunun önlenmesi, ABD ile İran'ın bir mutabakata varmasına bağlı. Bunun için de ABD'nin, İran'ın meşru çıkarlarını kabul etmesi, bölgesinde etkili bir güç olmasını sineye çekmesi ve dünya sistemine dönüşüne yeşil ışık yakması gerekiyor. Bu gerçekleşmezse geriye İran'ın nükleer tesislerinin ABD veya İsrail tarafından bombalanması ihtimali kalıyor ki bu tüm bölge açısından tam bir kâbus senaryosu. Kıvrak siyasetçi Rafsancani'nin seçilmesini dünyanın nefesini tutarak beklemesi, bu kâbusu önleyebilecek tek kişi olduğuna inanılmasından kaynaklanıyor. Hayırlısı.
|