Havuz sorunu!
Anadolu takımları sonunda başkaldırdı. "Biz de isteriz" diye... Yaklaşık 100 milyon doların oluşturduğu naklen yayın pastasından şimdiye dek 4 büyük kulübün her biri, 12-13 milyon dolar para alıyorlardı. Üstelik bu parayı, ligi alt sıralarda da bitirseler, kasalarına koyabiliyorlardı. Bir Anadolu takımının ise, ligi ne kadar üst sıralarda bitirirse bitirsin, alabileceği maksimum tutar 3-4 milyon doları geçemiyordu. Futboldan hiç anlamayan ekonomi tahsili yapmış bir kişi bu tabloya baktığında söyleyebileceği bir tek şey var; "Haksızlık ve haksız rekabet." Üstelik, dünya sporunda iki çok önemli ve çarpıcı emsal de var. Örneğin Şampiyonlar Ligi'nde UEFA, parayı hiçbir zaman farklı dağıtmıyor. Yani; bir galibiyette Milan veya Real Madrid, 1 milyon İsviçre frangı alıyorlarsa bu parayı Shakhtar Donetsk ya da Basel de alıyor. Kısacası UEFA şunu demiyor; "Milan veya Real Madrid, Avrupa'da defalarca şampiyonluk yaşadılar. Shakhtar Donetsk ise hiç yaşamadı. O halde bu UEFA naklen yayın havuzunda Milan bir Shakhtar'dan, bir Basel'den daha imtiyazlı olup, daha fazla para almalı." Peki Milan ya da Real Madrid, sezon sonu UEFA'dan fazla parayı nasıl kazanıyor? Cevap çok basit. Shakhtar veya Basel grupta eleniyor; Milan ise üst turlara çıktıkça aldığı para daha da artıyor. Sonuçta bilançoya baktığımızda sezon sonunda Shakhtar 3-4 milyon frank alırken, Milan final oynadığında aldığı para 15-20 milyon franga çıkabiliyor. Kısaca; başarı parayı getiriyor. Benzer örneği NBA'de de görüyoruz. Hatta transferde daha da enteresan bir uygulama var. NBA'de sezonu en kötü yerde bitirmiş takım, ilk transfer hakkını elde ediyor. Yani, draft edilmiş en iyi oyuncuyu sıralamadaki en kötü takım alıyor. Bu iki örnek Anadolu takımlarının tezlerini güçlendiren emsaller. Ama Türkiye'de kazın ayağı öyle değil. Çünkü 4 büyük kulüp diyor ki; "Eğer havuzda 100 milyon dolar toplanabiliyor ise bu parayı bu havuza akıtan bizleriz." Diğer bir tabirle 4 büyüğün olmadığı bir naklen yayın pastasında bırakın 100 milyon doları, bırakın 50 milyon doları, 15-20 milyon dolar bile zor toplanır. Bu gerçek de 4 büyük kulübün tezini güçlendiriyor. Sonuçta baktığımızda herkes haklı... " Fırsat eşitliği, haksız rekabet, adalet" gibi evrensel kavramlar, Anadolu takımlarını desteklerken; "Pazar payı, katma değer" gibi ekonomik gerçekler de 4 büyük kulübümüzün yanında. Peki şimdi ne olacak? Bu iş nasıl çözülebilir? Diretmelerle bu işi çözemeyiz. Bu işi çözebilecek tek mercii, Türkiye Futbol Federasyonu... Her tarafı dinleyip, belli bir uzlaşma sağlatıp, tıpkı bir terazi gibi hassas dengeyi bulmak zorundalar. Aksi halde havuz dağılır, bu da Türk futbolunun sonu olur.
|