| |
Atmasyon saplantısı
Eskiden beyanat diyorduk, şimdi demeç diyoruz. Demeç vermek, siyasetçilere ve devlet adamlarına tanınmış bir haktır. Siz mahalle kahvesinin önünde ahaliyi toplayıp, şimdi size bir demeç vereceğim dediniz mi, deli doktoruna telefon edip ambulans çağırırlar. Fakat herhangi bir siyasetçi berberinden öğrendiği son geyikleri anlatsa bunun adı demeç vermek olur. Bir demecin demeç olabilmesi için, ille de anlamlı olması ve insanlığın yolunu aydınlatması gerekmez. Sadece cümlelerin arasında bol miktarda "halka ve ülkeye hizmet" lafının geçmesi şarttır. O vakit anlaşılır ki, verilen şey demeçtir. Bir siyasetçi için en talihsiz olay, demecin, yayınlandığı gün hayat tarafından yalanlanmasıdır. O zaman kötü olur, demecin atmasyon olduğu ortaya çıkar. Bunun son örneği, İstanbul Belediye Başkanı mimar Kadir Topbaş'ın başına geldi. Kadir Başkan, Çin'e gitmiş, uluslararası bir şehircilik toplantısına katılmış. Şöyle diyor başkan: Pekin'i gezdim, öyle ahım şahım bir yer değilmiş. Nerede bizim İstanbul, nerede Pekin. Hatta, şu son Şampiyonlar Ligi finali başarımızdan ötürü, dünyanın öteki belediye başkanları İstanbul'u öve öve yerlere yurtlara koyamadılar. Fakat, demecin yayınlandığı gün Zeytinburnu'nda, 5 yaşında bir çocuk İSKİ'nin açtığı çukura düşüp boğularak öldü. Demek ki, siyasetçinin demeç verirken, ertesi günü düşünmesi şart. Mesela Kadir Bey, "Bizim İstanbul gibisi var mı?" derken, bu değerlendirmesine bütün gönlümle katılmak istesem de, aklıma hemen, E-5 üzerinde, her gün yüz binlerce aracın geçtiği Haliç Tüneli geliyor. Karanlık, pislik içinde, duvarları dökülen bu utanç tüneli, her gün işe gidip gelirken yüz binlerce insanın ruhunu karartmasa, İstanbul gerçekten müthiş olabilirdi. Hiç kimse bana, "Oraya belediye bakmıyor, karayollarına ait" demesin. Epi topu 150 metrelik tüneli, boyatmak, ışıklandırmak ve temiz tutmak çok mu zor? Dünyada bu kadar berbat bir tünel daha herhalde bulunamaz. Demeç verirken, insanlara da değer vereceksin, ki bir şeye benzesin. Hazır laf demeçten açılmışken, bizdeki atmasyon saplantısına da dikkat çekmek isterim. Bazı gazete yazarlarını, bu gözle okursanız, kendilerini sık sık devlet adamı yerine koyduklarını, demeç verir gibi yazılarda, "mamalı" "memeli" cümleler kurduklarını görürsünüz. Bu şekilde düşünülmemelidir! Bu tür hareketler yapılmamalıdır! Mamalıdır, memelidir. Olur sayın yazarım, seni mi kıracağız, sen diyorsan öyle olmalıdır! Tarihten ders alınmalıdır, mesela değil mi? İyi de, kazık kadar adamlar, tarihten ders alacaklarsa zaten senin uyarmanı beklemeyeceklerdir ki! Değilse, sen istediğin kadar söyle, yine almayacaklardır. Haah, işte beklediğimiz an geldi. Filanca yazar tarihten ders almamız gerektiğini söyledi, haydi ders alalım arkadaşlar! Bu "demeç saplantısı" sürdüğü müddetçe, ne bu berbat tünellerden, ne de karanlık düşünce tünellerinden kurtulabiliriz.
|