Kıbrıs satrancı...
AB dışişleri bakanlarının Gümrük Birliği'ne ilişkin Ek Protokolü imzalamasıyla Kıbrıs'ta yeni süreç de başladı. Protokol Güney Kıbrıs'ı da içine alacak şekilde, AB'nin 10 yeni üyesini Gümrük Birliği kapsamına almasını öngörüyor. Bu ayın sonuna kadar ek protokolün Ankara'nın imzasına sunulması bekleniyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Başmüzakereci Ali Babacan'ın bir süre önce yaptıkları açıklamalardan yola çıkıldığında, Ankara Ek Protokolü geciktirmeden imzalayacak. Şimdi soru şu: "Türkiye'nin Ek Protokol 'e imza koymuş olması 10 yeni üye ile süreci başlattığı anlamına gelir mi?" Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, Ek Protokol'ün TBMM'nin onayına sunulacağını bildirmişti. Meclis'in 1 Temmuz'da tatile gireceği var sayıldığında, Ek Protokol'ün onayı sonbahara kalacak... Bu Kıbrıs konusundaki çözüm sürecine de uygun. Çünkü, müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim'e kadar AB'nin ajandasında Kıbrıs sorununun çözümüne dönük bir not görülmüyor. Zaten, hükümet de bunu bildiği için çözümü farklı Birleşmiş Milletler'de arıyor.
Karşılıklı açılım Erdoğan'ın geçen hafta New York'ta, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a da ifade ettiği gibi hükümetin hedefi şöyle özetlenebilir: "Türkiye'nin Ek Protokol'ü kabulü sonrası limanlarını Rum gemilerine açması karşılığı, KKTC'nin liman ve hava alanlarının da dünyaya açılması..." Bunun için Kıbrıs'taki referandumun hemen ardından BM Güvenlik Konseyi'ne Annan'ın sunmuş olduğu KKTC'ye izolasyonu kaldıran Raporu'nun onayı gerekiyor. Ancak, Annan'ın Raporu, Rusya'nın "veto ederim" tehdidi dolayısıyla daha Güvenlik Konseyi gündemine dahi gelmeden askıda kalmıştı. Erdoğan da ocak ayında Moskova'ya yaptığı gezide, Rusya Devlet Başkanı Putin'den, bu konuda söz almıştı.
Rusya'dan adım yok Annan ile telefon konuşması yaptığını belirten Putin, "İzolasyon adil değil" diyerek Rapor üzerindeki veto tehdidini kaldıracaklarını açıklamıştı. Aradan geçen altı ay içinde Rusya herhangi bir adım atmadı. Aksine, geçen hafta içinde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Güney Kıbrıs'a yaptığı gezide farklı yönde tavır sergiledi. BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonunu desteklediklerini belirtti, "Çözümü iki taraf bulmalı, dışardan dayatmayla olmaz" dedi. Lavrov, KKTC Cumhurbaşkanı Talat'ın ziyaretini beklemesine ve Yeşil Hatta kadar gitmesine rağmen bir adım atıp Kuzey'e geçmedi. Moskova'dan yansıyan havaya bakılırsa, Rusya Kıbrıs sorununu AB'nin meselesi olarak görüyor. Kıbrıs'ta garantör durumda bulunan, 1 Temmuz'da da AB dönem başkanlığını üstlenecek olan Güvenlik Konseyi'nin diğer üyesi İngiltere ise sorunun çözümü konusunda bu aşamada sondaj yapıyor. Londra da Annan'ın sonbaharda başlatacağı girişime kadar bir gelişme beklemiyor. Güvenlik Konseyi'nin diğer daimi üyesi ABD, Türkiye'nin yanında yer alıp, KKTC'ye her türlü desteği vermenin yanı sıra, "işi omuzlayan taraf olma" görüntüsünden kaçıyor. Zaten BM Güvenlik Konseyi de AB gibi genişleme tartışmasıyla uğraştığı için, Kıbrıs'ı düşünecek eforu kendinde bulamıyor.
Polemiğe kurban ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu da dünkü sohbetimizde Kıbrıs konusuna değinirken söze şöyle başladı: "Kıbrıs konusunda elde edilebilecek bir tek sonuç vardı, o da AKP ve CHP'nin polemik sevdasına kurban gitti..." Mumcu'ya göre, Türkiye BM Güvenlik Konseyi'nde ABD ile birlikte hareket etmesi gerekirken, çözümü başka yerlerde aradı. Erdoğan'ın son gezisinde Kıbrıs konusunda elde edilebilecek kazanımlar, popülizme kurban verildi. 3 Ekim öncesi "Birleşik Kıbrıs'ın kurulması hayal" oldu... Mumcu'ya göre, Rum kesiminin çözüm konusunda adım atması zor. Bu da 3 Ekim sonrası Türkiye'nin AB ile yapacağı müzakereleri çetinleştirecek. Her başlıkta Rum tarafının vetosu ve Kıbrıs'ta taviz beklentisiyle karşılaşılacak. İşin özeti: Kazanımlar unutuldu, Kıbrıs'ta diplomatik satranç yeniden başlıyor...
|