Denen... Denemeyen
Kadim hastalığımızla dünya turundayız. Kadim hastalığımızı taşımaktan iki büklüm belimizle reveranslardayız. "Kadim hastalığımız" pohpohlanmayı sevmektir... Sırtımızın sıvazlanmasıyla içimizin geçmesi... Coğrafyamızla, tarihimizle, demokrasimizle, kültürümüzle, doğal güzelliklerimizle, stratejik değerimizle, ılımlı İslam ülkesi olmamızla, güvenilir müttefik kalmamızla, çok hızlı gelişmemizle övülmeyi dört gözle beklemektir. O yüzden, şimdi başkaları için de aynı minvalde bir seferberlik ki, deme gitsin.
Çok merak ediyorum, bu metinleri, bu konuşmaları, o lafları kimler nasıl hazırladı. Başbakan nasıl ezberledi, çok merak ediyorum. Birkaç gündür, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın ABD'yi yere göğe koyamayan, pardon yere koymayan ve gökten ebediyen indirmeyen demeçlerini duyuyorsunuz. Emin olun, bu kadarını ABD'liler dahi tahmin etmemiş... Muhtemelen beklememiştir. Büyük ihtimalle için için alaya almıştır ve ne bileyim... Mesela ben çok rahatsız olup tiksinirdim bile... belki! Hangi kuruluşa gitse bir ABD övgüsü, arkasından bir "anti-semitizm" söylevi... Sanki ABD'de, Avrupa'da antisemitizm yeri gelince Türkiye'den daha vahim değilmiş gibi. Bir kompleks, hepimiz adına.
Oysa şunu da diyebilirdi Başbakan. Yani, misal, şöyle örnekler de verebilirdi: Baylar, misterler... Haklısınız; 11 Eylül'de çok büyük, olağandışı ve olağanüstü bir "terör saldırısı"na uğradınız; 3 bin kişi öldü. Ve bu yüzden, bütün enerjinizi, bütün aklınızı, yılda 500 milyar dolarlık silahlanma harcamasını, askerlerinizi, başkalarının askerlerini bir takım ülkelerin işgaline, "uluslararası terörizmle mücadele" ye adadınız. Dünyanın başını döndürdünüz. Birkaç milyarı yoksulluk, açlık, susuzluk, salgınlar, anormal çocuk ölümleri gibi sorunların pençesinde can çekişen şu zavallı dünyaya, şu havasu, atmosfer kriziyle geleceğinden kaygı duyulan kürenin en büyük, hatta tek sorunu "terörizm" diye kabul ettirdiniz. "Terörizmle mücadele"de bizzat "terörizm"in yol açtığı ölümlerden çok çok daha fazlasının olması... Onbinlerce insanın ölmesi bir yana... Darılmayın ama... Sizin ülkenizde, demokrasi, hukuk, özgürlük ve güvenlik ülkesi ABD'de bile her yıl 25 bin kişi ateşli silahlarla öldürülüyor. 12 yıllık bir dönemde 19 yaş altında 50 bin çocuk ve gencin bu silahlara kurban gittiği belirtiliyor. Bir ABD'li gencin kendi ülkesinde kendi vatandaşı tarafından öldürülme riskinin dünyanın herhangi bir yerinde bir terörist tarafından öldürülme riskinden çok çok fazla... Diğer OECD ülkelerine göre 12 kat fazla olduğu hesaplanıyor. Dünyanın her yerinde, özellikle çoğunluğun yoksul coğrafyasında... Açlıktan, ilaçsızlıktan, salgından, kirli sudan ölme riskinin terörizme göre kat kat büyük bulunduğu da biliniyor. Ama kafayı yediniz ve kafayı yedirdiniz! Dünyanın temel sorunlarını, bizzat kendi sistemlerimizin ürettiği sorunları ve şiddeti unutup unutturup dünyanın felaketini sadece başka (geri, fanati vb.) odakların üstüne yıkarak "akıl ve vicdan medeniyeti" yerine "korku ve hegemonya kültürü" yarattınız.
Ne bileyim. Böyle bir şeyler deseydi keşke. Benim tuzum kuru. Başbakan değilim. Bunları, İstanbul'da Emniyet Genel Müdürlüğü'nün düzenlediği uluslararası "Demokrasi ve Küresel Güvenlik Konferansı"nda buralı ve çoğu ABD'li yabancı emniyetçilere, akademisyenlere hitaben söyledim. Gayet makul buldular!
|