| |
Sorun yok... Şimdilik!
AB'de derinleşen kriz ortamında yapılacak liderler zirvesi öncesi, dönem başkanı Lüksemburg'tan gelen haberler kafa karıştırdı. Lüksemburg Başbakanı Juncker'in zirve sonuç bildirgesi taslağının Türkiye paragrafında yaptığı değişiklik, kimilerine göre 3 Ekim'de müzakerelerin başlaması umutlarına veda anlamına geliyor. Gerçekten öyle mi? Bakalım. 16-17 Haziran zirvesi gündemini 6 bölümde toplayan taslakta Türkiye'den 20 ve 21'inci maddelerde söz ediliyor. 21'inci madde Rum kesiminin Ankara Anlaşması'na dahil edilmesini öngören ek protokolle ilgili olduğu için çok önemli değil. Zira o süreç doğal mecrasında ilerliyor. Farklı değerlendirmelere yol açan değişiklik "Türkiye'yle katılım müzakereleri"ne ilişkin 20'inci paragrafta.
Ne anlama geliyor? Bu paragraf önce şöyle kaleme alındı: "AB Konseyi 16-17 Aralık 2004'te Türkiye ile katılım müzakerelerinin 3 Ekim 2005'te açılacağına ilişkin kararlarını hatırlatır." Chirac'ın "ricası" ile yapılan değişiklikten sonra şu hale geldi: "AB Konseyi, Türkiye'yle ilgili 16-17 Aralık 2004'te aldığı kararları hatırlatır. Konsey, AB Komisyonu'nu müzakere çerçeve belgesini sunmaya davet eder." Kimi bu değişiklikle AB'nin genişleme sürecinin en azından şimdilik "rafa kalktığını" söylüyor. Kimi "Türkiye'nin AB gündeminden düşmesi"ne bağlıyor. Kimi patlamaya hazır AB liderlerinin bir de Türkiye tartışmasıyla birbirlerine düşmemek için bu formülle konuyu geçiştirmek istediklerine inanıyor.
Bir maddede 3 mesaj Bizce bu yaklaşımların sonuncusu doğru. Çünkü bildirgede; * Türkiye'nin kazanımları korunuyor: 16-17 Aralık kararlarına yapılan atıfla müzakerelerin açılacağı doğrulanıyor. AB Komisyonu'ndan müzakere çerçeve belgesi istenmesi de ikinci teyit oluyor. * Tarihin vurgulanmamasıyla Türkiye karşıtlarının baskı ve hamlelerinin önü kesiliyor: Daha dün Fransa'nın yeni güçlü adamı Nicolas Sarkozy'nin yakını Patrik Deveciyan, Türkiye'yle müzakerelerin ertelenmesi çağrısı yaptı. Ondan önce de Fransız Meclisi'nde Türkiye-Fransa Dostluk Grubu başkanı Herve de Charette, "Avrupa Anayasası'nı kurtarmak istiyorsak, Türkiye ile 3 Ekim'de müzakere sürecinin başlaması engellenmeli" dedi. * Son söz 1 Temmuz'da dönem başkanlığını devralacak İngiltere'ye bırakılıyor: Müzakereleri açma inisiyatifi onda olacak. Sorun yok. Anayasa krizinin patlamasından sonra bile İngiltere, Türkiye'ye güvence verdi. Aynı şekilde, müzakereleri yürütecek olan AB Komisyonu da: Komisyon Başkanı Barroso, AB'nin hiçbir üyesinden genişleme takviminde değişiklik talebi gelmediğini açıkladı, ekledi: "Türkiye'yle görüşmelerin 3 Ekim'de başlayacağından eminim." Bize göre de, 3 Ekim'de masaya oturulması kesin. Ama önemli olan oturmak değil, masada kalmak. İşte o da müzakere çerçeve belgesine bağlı olacak. Müzakerelerin amaç ve esaslarının belirleneceği o belgede tam üyelik dışındaki seçeneklere kapı açılırsa ya da yeni koşullar eklenirse, 16-17 Aralık kararlarından geriye gidilmiş olacak. Özetlersek; Şimdilik tehlike yok. Ancak en kritik 4 aya girdik. Aman dikkat Ankara...
|