kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Sunay Akin @ SABAH
 

Çocuk Bakanlığı

Ellerini arkasında bağlayarak ağır ağır yürüyen İtfaiyeci Mahmut Amca da sokağın başında görülünce, babası memur olan tüm çocuklar evlerine gitmiş olurlardı. Sokak, babaları tüccar ya da esnaf olan çocuklara kalırdı. O çocuklardan biri de bendim... Babamın eve döneceği saate kadar sokakta oynarken, annemin öfkeli sesini duyardım pencereden: "Çabuk eve gel, sokak çocuğu mu olacaksın?" Sokak çocuğu!.. Ne güzel bir tanım bu; oyunu barındırıyor içinde, kapı eşiklerini, meyve ağaçlarını, özgürlüğü... Gecenin soğuğunda titremek gelmiyordu aklıma, aç kalmak gelmiyordu... Sokak çocuğunun aç kalma derdi olduğunu, her türlü kötü amaç için kullanıldığını düşünmüyor, daha doğrusu bilmiyordum. Köprüaltı çocukları... Evet, ilk adları buydu. Köprü, Galata Köprüsü'ydü elbette. Onların dramını anlatan ilk şiir 1926 yılının Serveti Fünun Dergisi'nde yayınlanır. İşte, günümüzde adları "tinerci" olan çocukların varlıklarına dair en eski belgelerden biri olan şiirin son dizeleri: Bir parça düşünelim biz de vazifemizi Çünkü bu nesil yarın tel'in edecek bizi. Bu biçare sürüyü geliniz kurtaralım! Biz onları bir öz kardeş gibi saralım... Onlar kendilerine açılan bir aguşa Nasıl atılacaklar bilseniz koşa koşa... Ah! Onlar tutunacak birer el arıyorlar Bize yalvarıyorlar!. Bize yalvarıyorlar Sırayla oturmuşlar köprünün dubalarına Güneş hayat veriyor köprü çocuklarına Her taşın altında bir hayat vardır. Bir taşın altında yaşayan canlıların, taşın yerinden kaldırılmasıyla etrafa yayılmaları gibi, köprüaltı çocuklarına "tinerci" denilmesine de tarihi Galata Köprüsü'nün yerinden kaldırılmasının ardından başlanır. Unutmadan yazalım; sokak çocuklarının Galata Köprüsü'nün altını mesken tuttuğu, tüm kente henüz yayılmadıkları yıllarda, onların "bir öz kardeş gibi" sarılması gerektiğine inanan şair Sabahattin Ali'den başkası değildir. Mersin'de bayrağımızın yakılmak istenilmesinin ardından tüm ülke bayraklarla donatıldı. Sözel ve görsel basında saldırı kınandı, bayrak satışında büyük artış görüldü. Öyle ki, evimin yolu üstünde çiçek satan Roman vatandaş bile tezgahına ilk kez bayrak da koydu! Tezgahlanan saldırı elbette çok çirkindi. Ama, gözlerden kaçmaması gereken, bayrağı yerlerde sürükleyenlerin 12 ve 14 yaşlarında çocuklar olmalarıydı. Oysa biz, çocuklarımızın suça nasıl itildiğine kapkaç haberlerinden alışık bir millettik!.. Çocuklarımızın suç işleme oranındaki korkunç artış, bayrağımızı yakma eyleminden daha ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Taksim Meydanı'nda bir subayı öldürenler de, ne yazık ki sorunlarının çözümü konusunda ciddi adımların atılmadığı, ancak pansuman tedbirlerin yapıldığı o çocuklarımız değil miydi? Bu yazıyı hazırlarken, satmak üzere askeri arazide hurda toplayan yedi çocuğun patlama sonucu ağır yaralandıkları haberini duydum! Evine ekmek götürmek amacıyla sokağa çıkan her çocuk, büyük bir tehdit altındadır. Bir suç çetesinin ağından kurtulsa bile, çöpte bulduğu bir bombanın elinde patlamasıyla canından olabilir her an! Çöpler, hurdalıklar bile Azrail'in pusu kurduğu yerler arasındadır, çocuklarımız için!.. Çocuklarımıza işletilen her suçla bayrağımızın geleceği biraz daha tehlike altına girmektedir. Çünkü geleceğimiz çocuklarımızdır. (Yazarken aklıma geldi; bu sözü "beylik laf" diye küçümsemeyenler olur mu acaba, katillerin, çete üyelerinin "beylik tabancalarıyla" çocukları kendilerine özendirdiği dizilerin izlenme rekorları kırdığı bir dönemde!?.) Çocuklarının her geçen gün biraz daha suça itilmesine seyirci kalınan bir ülkede yapılan gösterilere "bayrak sevgisi" demek, sizi bilmem ama bana pek inandırıcı gelmiyor. Çocuklarına sırt çeviren bir toplumdan bayrağını sevmesi beklenemez. Evet, durum bu denli ciddi ve acil çözüm gerektirmektedir. Bunun için de bir an önce Çocuk Bakanlığı kurulmalı ve geç kalmış çalışmalara başlanılmalıdır. (Haberler: Çocukların yaralanmasına neden olan tank eğitim (!) mermisiymiş... Bir çocuğun ayakları kopmuş!) Bir başka haber... Okul parasını kazanmak, kira ödemek için sokaklarda şarkı söyleyen çocuk yaştaki 12 kardeşin haberi, şöyle sunuluyor izleyiciye: "Yerli Jacksonlar geliyor!.." Güzel bir şiirle koyalım son noktamızı... Bayrağımızdaki hilal ve yıldızın neyi anlattığı, bir araya gelme nedeni konusunda Donanma Cemiyeti tarafından bir şiir yarışması açılmıştı. Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşları'nın arka arkaya patlak vermesiyle yarışma sonuçlanamamıştı ama Abdülbaki Efendi'nin şu şiiri büyük beğeni toplamıştı: Turan'da geziyordu gizlice Al yanaklı bir Türk kızı bir gece Bakıyordu Hilal bulut içinden İimrenerek koştu kızın peşinden Tuttu öptü o kırmızı yanağı İşte budur Ertuğrul'un bayrağı!..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Baharı uğurlamak   / 04-06-2005
 Denize doğru   / 28-05-2005
 Gemilerin kardeşliği   / 21-05-2005
 Denizaltıları sevmek!..   / 14-05-2005
 'Büyük Elma'da bir Kızılderili kurdu!   / 07-05-2005
 Ya o doksan altın olmasaydı?   / 30-04-2005
 Devrilen çocuklar   / 23-04-2005
 Sinemanın meleği: Melies   / 16-04-2005
 Çocuk Bakanlığı   / 09-04-2005
 Yemeğin ilham perileri!..   / 02-04-2005
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
Kötü bir piyango gibi...
Anne oğluna sesleniyor:...
Bir yudum buzlu kahve ferahlatır
Bir zamanlar sadece köpüklü Türk kahvesini bilirdik. Şimdi espresso, capuccino,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.