|
|
|
|
Türkiye'nin teknoloji üssü
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) yaptığı araştırmada Türkiye'nin en iyi ikinci üniversitesi oldu. Enstitüsü birbirinden önemli projelere imza atıyor.
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde (GYTE) nanoteknolojiden seramik malzemelere, manyetik rezonanstan genetik ve moleküler biyolojiye kadar 37 araştırma laboratuvarı var. Araştırmalara her yıl ortalama 5 trilyon lira kaynak ayrılıyor. 1992 yılında kurulan enstitüde, 124 öğretim üyesi görev yapıyor. Bin 300 lisansüstü ve 500 lisans öğrencisi eğitim alıyor. 1994 yılından bu yana uluslararası bilimsel dergilerde toplam 334 makalesi yayımlanan GYTE, 2004 yılında yayımladığı 114 makalesiyle Türkiye'nin en iyi ikinci üniversitesi olmayı başardı. Gebze ve Muallimköy'de iki kampüsü bulunan GYTE'de, Mühendislik ve Fen Fakültesi'nde lisans, Sosyal Bilimler, Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüleri'nde ise yüksek lisans ve doktora eğitimi veriliyor. GYTE'nin kitle eğitimi vermek yerine daha çok ihtisaslaşma üzerine çalışan, araştırma yapan ve proje üreten bir üniversite olduğunu söyleyen GYTE Rektörü Prof. Dr. Alinur Büyükaksoy, "GYTE, kitle eğitimine yönelmiş yüksek öğretim kurumlarından farklı olarak çağımızın teknolojik gelişmelerine paralel olarak yeni bilimsel projeler üretmesi ve teknolojik sorunlara çözüm bulması amacıyla 1992 yılında kuruldu. İsmimizin farklılığı niteliğimizden yani araştırma ve lisansüstü eğitime yönelik bir yüksek öğretim kurumu olmamızdan kaynaklanıyor" diyor. Enstitüde 124 öğretim üyesinin görev yaptığını, bin 300 lisansüstü ve 500 lisans öğrencisinin eğitim aldığını belirten Büyükaksoy, 2001 yılında lisans öğrencisi almaya başladıklarının altını çiziyor. Enstitünün ilk dokuz yılında sadece lisansüstü, master ve doktora derecesi verdiklerini anlatan Büyükaksoy, şöyle devam ediyor: "Yapılanmamız ve laboratuvarlarımız da lisansüsü eğitime yönelik. Dolayısıyla üniversitemizde araştırma için her türlü alt yapı mevcut."
ARAŞTIRMA ŞART GYTE'de 20 profesör, 14 doçent, 90 yardımcı doçentin görev yaptığını söyleyen Büyükaksoy şunları anlatıyor: "Geçen yıl öğretim üyesi başına düşen yayın sıralamasında ikinci sırada yer aldık. Bu başarımız ağılıklı olarak lisansüstü ve araştırmaya yönelik eğitim vermemizden kaynaklanıyor. Bunun en önemli parçası da doktora. Uluslararası bir bilim dergisinde yayımlayan doktora çalışması tez olarak kabul edilmiyor. Dolayısıyla adayın doktorasında elde ettiği sonuçları muhakkak yayımlaması gerekiyor." Yetiştirdikleri doktora öğrencilerini doğrudan doğruya öğretim üyesi olarak atamadıklarını belirten Büyükaksoy, en az bir yıl ya yurtdışında ya da Türkiye'deki üniversitelerde doktora sonrası araştırma yapmasını şart koştuklarını söylüyor. Liyakat usulüne dayalı bir istihdam politikası izlediklerini anlatan Büyükaksoy, kadrolarını ödül almış, çalışkan öğretim üyeleriyle kuvvetlendirdiklerini belirtiyor. GYTE'de yapılan araştırmaların büyük bir bölümünün devlet tarafından karşılandığını ifade eden Büyükaksoy, şunları söylüyor: "Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) kaynağını sağladığı projeler var. Bunlardan ikisi çok önemli. Biri nanoteknoloji diğeri de alimünyum araştırmaları merkezi. Bu merkezlerde yürütülen 11 proje için 5 trilyon liralık kaynak ayrılmış durumda. Örneğin, nanoteknoloji araştırma merkezinde fizik ve malzeme mühendisliği bölümü bilgisayar çiplerindeki hafızayı artırmaya yönelik çalışmalar yapıyor."
PATENT ALDILAR Malzeme Mühendisliği Bölümü'nde klasik seramiklerle ilgili olarak yapılan araştırmaların Türkiye ekonomisi açısından önemli olduğunu vurgulayan Büyükaksoy anlatıyor, "Dünyada Bone China denilen çok ünlü bir porselen türü var. Bu ürünün yapımında dayanıklılığı artırmak için hayvan kemiği kullanılıyor. Malzeme Mühendisliği Bölümü laboratuvarlarında bu konuyla ilgili araştırma yapan bir arkadaşımız içeriğinde hayvan kemiği kullanmadan en az Bone China kadar dayanıklı alternatif bir ürün geliştirdi. Ayrıca Amerika ve Avrupa Patent ofislerinden patentini de aldık. İleri seramiklerde de yine Malzeme Mühendisliği Bölümü'nde denizaltılarda bulunan sonarlarda basınç değişikliğini elektriksel işarete dönüştüren malzemeler üzerine çalışmalar yapılıyor." Üniversitenin Muallimköy'deki kampüsünde TÜBİTAK ile ortak bir proje yaptıklarını belirten Büyükaksoy, "Kimya mühendisliğinde ciddi bir ekip var. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne muhtemel bir kimyasal savaş olduğunda havada kimyasal zehirli molekülleri tespit eden ve ona göre uyarıda bulunan sensör projesi yaptılar. 50 sensörü geçen yıl TSK'ya teslim ettiler" diyor.
Pınar Şengül HABER MERKEZİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|