Peki şimdi ne oldu?
ABD ile ilişkilerin geleceği, Beyaz Saray'da verilen sözlerin tutulup tutulmamasına bağlı.
Başbakan Erdoğan, üzerinde epey spekülasyon yapılan Bush ziyaretini sonunda gerçekleştirdi. Başbakan, ziyaret öncesi yaptığı açıklamalarla Amerikan yönetiminin gönlünü alacak adımlar atmaya çalıştı. Mesela düne kadar şiddetle karşı olduklarını bildiğimiz "Büyük Ortadoğu Projesi"ni desteklediğini açıkladı. Irak'ta Amerikan yönetimiyle aynı görüşte olduklarını bildirdi. Israrla stratejik ortaklık vurgusu yaptı. Ancak görüşmenin genelde olumlu havasına rağmen Bush yönetiminde hükümete karşı belirli bir mesafe olduğu ortaya çıktı. Bu konuların başında Suriye geliyor. Baasçı bir yönetimin işbaşında olduğu Suriye'nin tamamen izole edilmesini istiyor Amerikan yönetimi. Erdoğan ise Şam yönetimini kendi yöntemleriyle doğru yola getireceği inancında. Bu konuda iki ülke arasında ciddi bir görüş ayrılığı var. Aynı şekilde Erdoğan, Amerikalılar'ın Kuzey Irak'taki PKK unsurlarına karşı harekete geçmesini istiyor ama Washington bu konuda çok istekli görünmüyor. Süre istiyor, "elimde yeterince askeri güç yok" diyor, Kürt yönetimiyle çatışmaya girmek istemediğini vurguluyor. Yani "stratejik ortaklar" en azından iki önemli konuda fikir birliği içinde bulunmuyor. Temel konularda anlaşamayan iki yönetimin nasıl ortak olabileceğine doğrusu benim aklım çok ermiyor. Amerika açıkçası ortaklıktan çok "franchise" ilişkisi istiyor. McDonald's gibi sana hazır paketi veririm, dekorasyonu, çalışanların giysisini, alacakları ücretleri, dükkan açılacak mekanı, mönüyü, yani aklınıza gelecek her şeyi ben belirlerim, sen de bu kurallara uyarsın diyor. Burada eğer işi almaya çok istekliyseniz fazla pazarlık marjınız yoktur. En fazla franchise ücreti, size düşecek kar payı, açılacak dükkan sayısı üzerinde bir görüşünüz olabilir. İşin aslına yönelik pazarlık yapmaya kalkarsanız, işi veren kişi gider kendine uygun başka bir işletmeci bulur. Elindeki mal değerliyse bunu yapmakta hiç zorluk da çekmez. Üstelik zamanında Abdullah Öcalan'ı sınır dışı etmesi için büyük baskı yaptığı bir ülkenin bugün hamisi kesilmenizi anlamakta güçlük çekiyorsa, "ortaklık" ilişkisine girmek bir yana dükkan alışveriş yapmanıza bile zorluk çıkarır. Bugün Ankara ile Washington arasında ciddi bir güven bunalımı vardır. Washington bu ilişkide haklıdır demiyorum. Sadece Washington'a birinci tezkereden itibaren birçok konuda söz verilmiş ancak bunun arkasında durulmamıştır diyorum. Bu sözle eylem arasındaki çatışma modu Washington'da Ankara hakkında ciddi soru işaretleri uyandırmıştır diyorum. Görünen köy kılavuz istemez. Ankara yönetimi Amerika ile iyi ilişki içinde olmadığı sürece yönetme kabiliyeti zaafa uğrar. Başbakan Erdoğan bunu bizzat iktidar döneminde yaşadı ve gördü. Bu nedenle bu geziye bu kadar önem verdi . İlişkileri yaralayanın CHP'den çok kendi partisinin unsurları olduğunu biliyor. O yüzden bütün resmi konuşmalarında antiAmerikanizm'e karşı çıkıyor, Bush yönetimine sıcak mesajlar yolluyor. Amerikan yönetimi de şu anda Türkiye'nin meşru iktidarıyla ilişkisini sürdürmek için kendisine yeni bir şans veriyor. İki ülke, daha doğrusu AK Parti iktidarıyla Bush yönetimi arasındaki ilişkinin geleceğini Beyaz Saray'da verilen sözlerin arkasında durup durmamak belirleyecek.
|