|
|
|
|
Erdoğan'a Cesaret Ödülü
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Musevi düşmanlığını ''utanç verici bir akıl hastalığının tezahürü'' olarak değerlendirdi ve ''Katliamla sonuçlanan bir sapkınlıktır, sapıklıktır'' dedi.
Erdoğan, ABD'deki önde gelen Musevi kuruluşlarından Anti Defamation League tarafından İkinci Dünya Savaşı'nda soykırıma uğratılan Musevileri kurtaran Türk diplomatlara verilen Cesaret Ödülü'nü Türkiye adına aldı.
Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Devlet Bakanı Ali Babacan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün de katıldığı kahvaltılı toplantıda yaptığı konuşmada, binlerce yıl boyunca insanlık tarihinin cesur erkek ve kadınlarının, telaffuz edilmekten çekinilecek suçlara karşı bitmeyen mücadelelerine tanık olunduğunu belirtti. Erdoğan, ilerleme ve barışın, bu insanların kötülükler karşısındaki kararlılık ve cesaretlerine borçlu olunduğunu söyledi.
Musevi soykırımının tarih boyunca insanlığa karşı gerçekleştirilmiş en akıl almaz suç olduğunu dile getiren Erdoğan, milyonlarca Musevi'nin bu suçun doğrudan kurbanı olduğunu kaydetti. Erdoğan, öldürülen her bir Musevi ile birlikte insanlığın ortak vicdanından bir parçanın da yeri doldurulamaz bir biçimde kaybolup gittiğini belirterek, şöyle devam etti:
''İşlenen bu suçun unutulmaması ve insanlığın bir daha asla böylesi bir suçla karşı karşıya kalmaması hepimizin ortak görevidir. Musevi düşmanlığı utanç verici bir akıl hastalığının tezahürüdür. Katliamla sonuçlanan bir sapkınlıktır, sapıklıktır. Mazur gösterilmesi ve karşı durulmaması mümkün değildir. Bizim dinimizde de bir insanın öldürülmesi tüm insanlığın öldürülmesi gibidir. Musevi düşmanlığı, herhangi bir inancı veya halkı küçük görme veya insanlık değerlerine layık görmeme hastalığının tek tezahürü değildir. Soykırım, etnik temizlik, ırkçılık, İslam düşmanlığı, Hıristiyan düşmanlığı, yabancı düşmanlığı ve terörizm, geçmişten bugüne kadar devam edegelen aynı kötülüğün farklı yüzleridir. Şüphesiz ki bu belaların yarattığı tehlike ve tehdidi idrak eder ve bunlara karşı etkin bir şekilde mücadele edersek çocuklarımız daha iyi bir dünyada yaşayacaktır.''
''MUSEVİ DÜŞMANLIĞININ TÜRKİYE'DE YERİ YOK''
Musevi düşmanlığının Türkiye'de yeri olmadığını ifade eden Erdoğan, ''Kültürümüze yabancı bir unsurdur. İslamiyet, Musevi, Hıristiyan veya Müslüman olsun insanları eşit gören bir hoşgörü dinidir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed, Musevilerle birlikte yaşamış ve inananlardan onları korumasını istemiştir. Başka dinlere hoşgörü göstermek bize Peygamberimizin mirasıdır'' dedi.
Erdoğan, Türk toplumunun Musevi düşmanı olumsuz söylemleri aşırı uçlarda kalmaya mahkum ettiğini, bunun zemin kazanmasına asla imkan vermediğini, bundan sonra da vermeyeceğini kaydetti.
Tüm dünya liderlerinin yayınlarla veya başka yöntemlerle nefretin yayılmasını kınamak üzere buna katılma yükümlülükleri bulunduğuna işaret eden Erdoğan, ''Musevi düşmanı olumsuz söylemlere karşı insicamlı siyasetimiz sıfır toleranstan başka şekilde tezahür edemez'' dedi.
''DOSTLUĞUMUZA GÜVENMEYE DEVAM EDİN''
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Türk Ulusu, yüzyıllardır bir arada yaşadığı Musevi toplumu ile yakın ve dostane ilişkilerini gelecekte de sürdürecek ve her türlü ırkçılığa karşı birlikte kararlılıkla mücadele edecektir. Türkiye'nin Musevilere sığınma imkanı sağlaması hususunda 500 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. İspanya Musevileri 1492 yılında sınır dışı edilirken Padişah İkinci Beyazıt donanmasına Musevileri İberya yarımadasından kurtarma emri vermişti. Kadiz'den Sevilla'ya tüm deniz yolları tehdit altındaki Sefardik Musevileri taşıyan gemilerle tıkanmış olduğu için, 2 Ağustos 1492 akşamı tarihin en ünlü kaşifi derin denizlere doğru pek bilinmeyen bir limandan yelken açmak zorunda kalmıştı. Bu gemiler sığınmak üzere üzere Osmanlı topraklarına doğru seyretmekteydiler. Musevilerle o dönemde başlayan dostluğumuz bugünlere kadar var olmuştur. Bugün Türkiye'de nispeten az sayıda Musevi halen yaşamaktadır. Museviler Türk toplumunun değerli ve saygın üyeleridir. İsrail'e, ABD'ye ve başka yerlere yerleşen Museviler bize karşı olan dostluklarını halen sürdürmektedirler. Ülkemiz zorluklarla karşılaştığında bizim yanımızda olmuşlardır. ABD'deki Museviler bizimle birlikte hareket etmişlerdir. Dostluğunuza ve desteğinize değer vermeyi ve güvenmeyi sürdürüyoruz. Siz de bizim dostluğumuza güvenmeye devam edin.''
Verilen ödülü kabul etmekten duyduğu memnuniyeti ifade eden Erdoğan, bundan şeref duyduğunu söyledi. Erdoğan, Türklerin verilen kurbanları unutmadığını, kötülüklerin karşısında duran erkek ve kadınları da hep hatırladıklarını kaydederek, Rodos adasındaki Musevileri kurtaran Konsolos Selahattin Ülkümen'in bu eyleminin dünyaca takdir edildiğini anlattı.
Bu cesur diplomattan feyz alarak hoşgörü inancını eyleme dönüştürmek gerektiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin eskiden de mevcut hükümet döneminde vatandaşlarının İslam inancına saygı duyan, ancak laik ve demokratik ilkelerle idare edilen bir ülke olduğunu söyledi.
''TAAHHÜT EDİYORUM''
Türkiye'de sağlanan demokratik başarılar, bölgede ve dünyada barışın tesisi için gösterilen çabalardan gurur duyduğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Neslimiz, hem atalarına hem çocuklarına herkes için adil, barış içinde bir dünya borçludur. Türkiye eski kıtanın eski nefretlerini toprağa gömen bir barış projesi olan AB'ye katılmakta kararlıdır. ABD ile müttefikliğimizi ve ortaklığımızı da daha da derinleştirmeye kararlıyız. Bu ortaklık, iyi amaçlara hizmet için dimdik duran bir güç olarak vazgeçilmez bir ortak girişimdir. Türkiye ve ABD, paylaştıkları değerleri ve ortak amaçları esas almak suretiyle demokratik barışın tesisi için birbirlerini karşılıklı olarak tamamlayan çabalarda bulunma arzusundadır. İsrail'e yakın zaman önce gerçekleştirdiğim ziyaret sırasında dostluğumuzu idame ettirmeye yönelik kararlılığımızı vurguladım. Türkiye'nin çevresi Türkiye'nin yepyeni diplomatik ve ekonomik çabalarına tanık olmaktadır. Bu ödülü kabul ederken vatandaşlarım adına nefreti ve zorbalığı mağlup etmeye yönelik çabalarımıza devam etmeyi ve daimi barış ve adaletin tohumlarını ekmeyi taahhüt ediyorum.''
Başbakan Erdoğan, eski Rodos Konsolosu ve ödülü alan ilk Türk olan Selahattin Ülkümen'in eşi ve annesinin yaşamı pahasına ölümden kurtardığı Bernard Turiel ile tanıştı. Kuruluş Başkanı Abe Foxman, daha sonra, Başbakan Erdoğan'a ödülü takdim etti.
(AA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|