| |
Kayıkçı kavgası
Başbakan Erdoğan'ı da, CHP lideri Baykal'ı da kutluyoruz. El ele, omuz omuza verip, bir kez daha yapmacık bir gerilimle dikkatleri sorunun özünden saptırma becerisini gösterdiler. D aha önce türban "kavgası" ile YÖK yarasına neşter atılmasını önlemişlerdi. "Ne diye başıma dert açayım" anlayışında olan ikisi de el atmaktan çekindikleri için. Kaçak Kur'an kurslarına hoşgörü "kavgası" ile TCK'nın özgürlükleri kısıtlayan hükümlerini gözden kaçırmayı başarmışlardı. İkisinin de işine geldiği için. Suyasabuna dokunmayan, ama "kir"in keselenmesini önleyen bu kayıkçı kavgalarına Kıbrıs'tan AB'ye, özel teşvikli illere kadar yığınla alandan örnek devşirebiliriz. İşte şimdi de "Amerikan karşıtlığını körükleyen odaklar" gibi, olağanüstü "düzeyli" ve de "bilimsel" bir polemikle, örneğin ABD'nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nde Türkiye'ye biçtiği rolü ikinci plana itmeyi başardılar. Erdoğan'ın Türkiye'de antiAmerikancı rüzgarların faturasını CHP'ye kesen açıklamasına Baykal'ın yanıtını duyunca, "Eyvah" diye düşündük bir an, "Bu kavga mahkemede biter..."
Bir "özür" yeterli Öyle ya; kedili karikatürlere, doğup büyüdüğü semte gönderme yapan benzetmelere bile dava açan Erdoğan, kendisini neredeyse vatana ihanetin sınırlarında dolaştıran bir çıkışı geçiştirebilir miydi? Ancak Başbakan Yardımcısı -ve de vekili- Mehmet Ali Şahin'in dün yaptığı değerlendirmeyi okuyunca, korkularımızın yersizliğini anladık. Şöyle diyordu Şahin: "Sayın Baykal'ın bu sözü şuurlu şekilde söylediği kanaatinde değilim. Bir sinirlilik halinde ağzından çıkmış bir söz olarak değerlendiriyorum. Zannediyorum sayın Baykal, bu sözü nedeniyle tashihte de bulunacaktır, bu olgunluğu gösterecektir." Sakın yanlış anlaşılmasın; iktidar ile ana muhalefet arasında kriz beklentisi içinde değiliz. Asla!
Özlemlerin buluşması Sadece polemik sislerinin ardında bilinçli ve ortak bir strateji yürütülmekte olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bir başka deyişle, sözde gerginliklerin perdelediği büyük uzlaşmayı. İktidar ın muhalefet olma, ana muhalefetin de iktidar olma özlemlerinin buluşturduğu bir uzlaşma bu. Sağ etiketli ama sosyal demokrasiye yakın iktidar ile sol etiketli ama sağ söylemlere sarılmış muhalefetin karşılıklı tatmine dayalı birlikteliği. Somut örnek de verelim: Sorun Dışişleri camiasına; Gül'ün direktifleri mi daha etkili onlar için, yoksa CHP'li Onur Öymen ile Şükrü Elekdağ'ın çıkışları mı? Örneğin dünyayı kendimize güldürdüğümüz "Mavi Kitap" olayı Elekdağ'dan değil de bir iktidar mensubundan, hatta Başbakan Erdoğan'dan çıkmış olsaydı, Meclis'in toplu histerisine dönüşebilir miydi? Boğaziçi Üniversitesi'nde "Osmanlı Ermenileri" sempozyumu düzenlemeye kalkanlara Elekdağ yerine bir iktidar üyesi, hatta Gül "Arkadan hançerleme" benzetmesi yapsaydı, hükümet sözcüsü sıfatıyla Adalet Bakanı Çiçek kürsüye fırlayıp o toplantıya karar verenleri ve katılanları "hıyanet"le suçlar mıydı? Kısacası biri iktidara, diğeri muhalefete ortak olarak siyaset sahnesini parselleyip, başka oyuncuların girmesini önlemeyi amaçlıyorlar. Daha önemlisi seçimde farklı bir tablonun çıkması olasılığını şimdiden yok etmeye çalışıyorlar. Filmin başrollerinden birine uzanmaya niyetlenen diğer aktörlere duyurulur. Tabii Türk halkına da...
|