| |
|
|
Benerci Kendini Niçin Öldürdü?..
Şovun en etkileyici bölümü gelmişti. Ağzım, bıçaklarım, davul tramolam ve yerde yatan arkadaş hazırdı. Turistlerin şaşkın, endişeli bakışları arasında yine seke oynaya geldim ve savurdum ilk bıçağı. Ama o ne? Tahtaya değer değmez misket gibi sekip, yana düştü bıçak. Sonra ikincisi, üçüncüsü ve hepsi. Teki bile saplanmadı hançerlerin tahtaya.
Kuzguni adam Rezil kepaze olup, şaşkın bakışlar arasında terk ettik sahneyi. Öğle vakti garsonlar "biz de yapabilir miyiz acaba?" diye antrenman yapmış meğer. Taş zemine vurdura vurdura köreltmişler bıçak uçlarını. Hırsımdan ağlamaklı olduğum an kulis kapısı açıldı ve içeri o girdi. O. Sonradan tanıyıp sevdiğime dünyalar kadar sevindiğim bir adam. Galata Kulesi'nin yöneticisi Kuzgun Acar yani.
Tamirci Üzülmemem gerektiği üzerine çok hoş şeyler söyledi ve gönlümü tamir etti, gitti. Onun aslında çok değerli, çok ünlü bir heykel sanatçısı olduğunu birkaç gün içinde kule ahalisinden öğrendim. Bir gün yine kulise geldi ve bir davetiye uzattı. Dostlar Tiyatrosu'nda Kafkas Tebeşir Dairesi adlı bir oyun varmış. "Mutlaka gidin görün" dedi.
Temsil Gittik gördük çok beğendik oyunu. İlk gece olduğu için oyun sonunda gazeteciler de geldi ve röportajlar yaptı oyuncularla. Temsilde kullanılan ve 'acayip beğenilen' maskeleri meğer Kuzgun Acar yapmış. Onun da çok fotoğraflarını çektiler. Gidip tebrik ettik, Kuzgun Ağabey'i. Sevindi. Bizi oyunun yönetmeni olan sakallı, loş bakışlı bir adamın yanına götürüp tanıştırdı; "Bu benim Parisli arkadaşım ve büyük tiyatrocu Mehmet Ulusoy'dur çocuklar. Siz de onu davet edin şovunuza."
Muhabbet "Buyurun gelin ne olur?" dedik, "Severek gelirim" dedi. O hafta içinde de geldi kuleye Ulusoy. Bitişte oturduk sohbetler kurduk. Babamın tiyatrocu olduğunu öğrenince ilgisi arttı, bu kez tiyatro üzerine yoğunlaştı muhabbet.
Fatoş'u aldı Aradan yıllar geçti. Yolum Paris'e düştüğünde de buldum onu oralarda. Fransız milletine Türk oyunlarını Fransızca oynuyor ve gazete manşetlerince alkış alıyordu. Devrisi yıllarda liseden sınıf arkadaşım Fatoş'la evlendiler ve 'aile dostu' olduk bu kez de.
İri iri Şükür ki memleket dahilinde yaptığı hemen her çalışmayı da izledim, fotoğrafladım, yayınladım, alkışladım Mehmet Abi'nin. Zekası, aklı, yeteneği biz sıradanlara tur bindirdiği için dışardan bakana aklen geride kalmış, delirmeye yüz tutmuş gibi gelen bu dev sanatçıya hayranlığım irileşti her daim.
Takdim Berduş tavrın ardındaki bilgelik, saçma görünen tavırların gizlediği dahilik, itici diye algılanan tarzda saklanmış yaratıcı güç. Benerci Kendini Neden Öldürdü'yü, Paris'ten sonra Türkiye'ye de takdim edişi nasıl da heyecan vericiydi.
Şalter Veee. Ve bir de baktım ki dün, "Mehmet Ulusoy öldü" diye yazdı gazeteler. Hastaymış bir süredir. Bedeni ve yüreği daha fazla direnememiş tekmil hoyratlıklara. Septik ruhum bir yandan eza çekerken öbür yandan sorgu suale başladı hemen. Ölmedi ve öldürülmedi Mehmet Ulusoy. Üzerine hörelenen kabalıklara, saygısızlıklara, şapşallıklara, saçmalıklara "yetti len!" deyip bitirdi direnişi ve şalter indirdi bence.
Konu Benerci'nin kendini neden öldürdüğü ayrı bir konu. Ama Mehmet Ulusoy denen o Sanat Titanik'i kendini işte bu yüzden öldürdü. Çok yaşasın, bin yaşasın Ulusoy'lu adam.
|