|
|
Pazartesi sohbetinin en ağır konuğu
"Dünyanın en zor röportajına gidiyorsun" dediler. "Sorduğun hiçbir soruya cevap alamayacaksın, o yine istediğini anlatır" dediler. "En az üç saat konuşacaksınız, fotoğraf çektirmeyi sevmez, konuşurken yanlış bir şeyler söylersen kızar, hemen seni azarlar" dediler. "Serdar Turgut'un kendisi hakkında yazdıklarına çok kırıldı, o gün bugündür röportaj vermiyor, o konuda zaten konuşmaz" dediler. Dediler de dediler... Ödümü patlattılar yani. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Onların Çetin Altan'ı ile benimki çok farklıydı. Ben Çetin Altan hikayeleri anlatılan bir evde büyüdüm. Büyükbabamdan dinledim onu. Kitaplarını, oyunlarını okudum daha küçücük yaşta. Zor bir adam olduğunu hep biliyordum. Zordu ama özeldi. Röportaj uzun sürdü ama keşke sabaha kadar devam etseydi, keşke anlattıklarını dizi halinde yayınlayabilseydim. İnanmayacaksınız ama her soruma cevap aldım. Zaman zaman kızdı bana. Serdar Turgut konusunu da konuştuk. Müthiş keyifli bir söyleşi oldu, müthiş. Yarın okuyacaksınız. Unutmadan; fotoğraf da çektirdi bol bol, gülümseyerek, poz vererek. "Çektiririm tabii" dedi. "Her zaman Şahap Sıtkı'nın torunu gelmiyor ki benimle röportaja." Koltuklarım kabardı ne yalan söyleyeyim. O bira içti ben viski. Kadehimizi kaldırdık, büyükbabama selam yolladık. Peki röportaj zor muydu? Hem de nasıl. Yarına...
|