Çıt çıkmadan...
"Fildişi kulelerde bölge halkından soyutlananlar, milletlerin iradesini küresel siyasetin sadece malzemesi olarak görebilirler veya zannedebilirler. Halklara tepeden bakanlar, onları tahkir ve tezyif edenler, bir gurur abidesi olarak yürüyenler şunu unutmasın ki, hakikat kendi mecrasında akacağı için bunlar orada kendilerine yer bulamayacaklardır. Dere yatağında akar. Yatağını ne kadar değiştirmeye çalışırsanız çalışın, eninde sonunda dere yine önündeki engelleri, bariyerleri yıkarak gerçek yatağını bulur. Hakikat yatağını er geç bulur. Bir bedeli var, ama eninde sonunda bulur."
Ben, Başbakan'ın bu konuşmasının dilini, içindeki heyecanı, duygusallık kadar kararlılığı, inanç ve azmi beğendim. Başbakan bunları, kimine göre haklı, kimine göre haksız olduğu bazı mevzularda Cumhurbaşkanı'na karşı söyledi. Açıkça adını vermese de. Yukarıdaki alıntıda koyu, siyah bölümler, sözcük ve cümleler tamamen kendisinin. Konuşmanın buraya almadığım bölümünde tabii ki somut konular var: İmam Hatipler, başörtüsü, kadrolaşma gibi. Fakat yukarıdaki bölüm, gördüğünüz gibi soyut, genel... Birtakım ilkelere, bir tarih, ne bileyim halk ve seçkinler anlayışına dayanıyor. Dolayısıyla, "somut durumlar"ın üstünde, bir karakter özelliği taşıyor. Yani, bu sözlerin sahibinin, benzeri tüm durumlarda aynı bakış açısı, aynı isyan duygusu ve aynı kararlılıkla lafı ve taşı gediğine oturtması bekleniyor. Sadece bir cumhurbaşkanına karşı değil, ne bileyim, mesela "başka halklara bir şeyler dayatması söz konusu olan" diğer başkanlara da söylenmesi yani. Açıkçası, ben de, kimi anketlere göre "halkın yüzde 82'si" gibi o beklenti içindeyim. O yüzden, yazının girişindeki alıntıda, koyu, siyah harflerle yazılmayan sözcükleri kendim yerleştirdim. Gördüğünüz gibi, azıcık müdahale ile, orijinali tamamen Başbakan'a ait "şahane" bir hitap ortaya çıktı. Bölgesel, küresel... dini, insani, vicdani bir tahlil, öfke, uyarı ve isyan ile azim metni. Yine teslim edeceğiniz gibi... Bizim yerel meselelerimizden dolayı Türkiye Cumhurbaşkanı'na atfen yapılabilen bu heyecanlı konuşma... Pekala; küresel, bölgesel, işgalsel, Büyük Ortadoğusal meselelerden dolayı aynen ABD Başkanı'na karşı da yapılabilecek kıvamda. Değil mi... Paran, gücün, silahın var diye "halklara tepeden bakmak"... İnsanların inançlarını, kültürlerini hiçe sayıp onları "tahkir ve tezyif etmek"... İradelerini sadece malzeme olarak görmek vesaire.
Oysa, buradaki "halkın iradesi" de belki böyle bir tavır isteyebileceği halde, Başbakan tabii ki Bush'a karşı böyle konuşmayacak. Zaten 15-20 dakikada, çeviri filan derken ne konuşacak. Belki biz biraz helikopter, biraz vaat alacağız... ABD Başkanı ise, Türkiye'de ABD yönetimine olan "halk tepkisi"nin azaltılmasını, İncirlik tavizlerinin çoğaltılmasını isteyecek... "Fildişi kulesinden... Türkiye halkına da tepeden bakarak ve iradesini hiçe sayarak". Ve çıt çıkmayacak!
|