| |
Başbakan bağımlılığı
Sevgiler tasnif edilebilir mi bilemem. Doğa sevgisi, kedi, köpek sevgisi, deniz sevgisi gibi... Her insan, hobilerine, meşrebine göre bazı sevgilere ağırlık verir. Çocuk sevgisi bunların en yaygın olanlarındandır. Biz Türkler çocukları çok severiz. O kadar ki, çocuklarımızı sevmekten başka bir şeyi sevmeye zamanımız kalmaz. Bu yüzdendir, ne doğaya zaman kalır ne de hayvanlara... Denizlerimizi pisliğin götürmesi de bu yüzdendir. Gerçi çevreyi temiz tutmak için hiç çaba harcamadığımız da söylenemez. Mesela, Zeytinburnu belediyesi muazzam bir icraat başlatmış, çöplerinin evlerinin önüne zamansız koyan ailelere, 110'ar milyon lira ceza kesmişler. Vatandaşlar bu parayı ödeyemedikleri için de evlerine haciz göndermeye başlamışlar. Parayı veren kurtuluyor, veremeyenin televizyonu, buzdolabı götürülüyor. Bu da bir Türk usulü çevre koruması! Veya temiz mahalle kavgası! Gelmek istediğim nokta, Türkiye'deki en yaygın sevgiye işaret etmek aslında... Bu sevgi "başbakan sevgisidir!" Veya başbakan bağımlığı! Türkiye'de özellikle işadamları arasında bir anket yapılsa, en sevilen kişi her zaman için başbakan çıkacaktır. Başbakanın kim olduğu önem taşımaz. Dün Özal'dır, evveli gün Demirel'dir, yıllarca öncesinde Menderes'tir, bugün ise Erdoğan'dır. Baksanıza, AKP'li olduğunu saklamayan bir işadamı, Başbakan Erdoğan'ın eski eşyalarının satıldığı açık arttırmaya katılmış ve binlerce lira ödeyip, satılan ne varsa almış götürmüş... Erdoğan'ın müstamel ayakkabısı, pantolonu, amatörce yapılmış bir portresi falan... Değerli işadamımız, bu eşyaları evinin baş köşesine koymuş, adeta bir Erdoğan köşesi yaratmış! Ben, insanların "Başbakan düşkünlüğünü" anlıyorum. Türkiye'deki siyasal rejim, parlamenter rejim olarak anılsa da, aslında başbakanlık rejimidir. O yüzden, insanlar başbakanları çok yürekten severler. Sayın başbakanın sevimliliğini ayrı tutarak söylüyorum, çok sevimsiz bir başbakınımız olmuş olsaydı da, durum değişmeyecekti. Peki ama neyi anlamakta ya da gözümde canlandırmakta güçlük çekiyorum: Bu işadamı yurttaşımız, evde akşam otururken, koltuğa kurulduğunda, eline de şöyle okkalı bir kahve aldığında, evindeki Erdoğan köşesine bakıp bakıp da, nasıl hisleniyor ve sevgiyi nasıl yudumluyor onu çok merak ediyorum. Evine misafirler geldiğinde, onlara sayın başbakanın ayakkabılarının veya pantolonunun hikayesini nasıl ballandıra ballandıra anlatıyor, doğrusu kulaklarımla duymak, gözlerimle görmek isterdim. Bakın, dostlarım: Bunlar sayın Erdoğan'ın ayakkabıları! Gördünüz mü? Boru değil, çok yakın dostumdur. Al Hüseyin, dedi, sende dursun bu ayakkabılarım. Başkasına vermeye gönlüm razı olmadı. Bu mudur? Budur! Büyüksün be Hüseyin abi! Ülkemizdeki en yaygın sevgi, çocuk sevgisi ile ancak ve ancak bu "Başbakan bağımlılığı" boy ölçüşebilir. Tebrik ediyorum.
|