Özince: Ulusal sermaye ekonominin belkemiğidir
Son ayların en gözde sektörü bankacılık. Borsada da öyle, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında da. Yerliler satıcı, yabancılar alıcı. Her iki tarafta da. Bankacılığın geçmişten gelen sorunları var. Gelecekte de sektörü ciddi değişimler bekliyor. Halen Bankalar Kanunu Tasarısı Meclis alt komisyonda görüşülmeyi bekliyor. Geçmişten gelen sorunlarının tasfiyesi için bankalar daha çok likit sermayeye ihtiyaç duyuyor.
Sermaye ihtiyacı Bunun yanında 2008'de global anlamda yürürlüğe girecek Basel-2 kuralları bankaların yükünü daha da artıracak. Gerçi sadece bankaların değil bankalardan kredi alan devletten reel kesime kadar herkesi etkileyecek, iş yapma biçimlerini değiştirecek. Bankacılık daha çok sermaye gerektirecek. BDDK'nın yaptığı son hesaplamaya göre, halen yüzde 29 olan sermaye yeterlilik oranı Basel-2 ile yüzde 16.9 düzeyine iniyor. Sektörün sermaye sorunu yok gibi gözükse de, likit veya serbest sermayeye ihtiyacı var. Yerli patronların bankalarına yeni sermaye koymaktansa yabancıya satışı tercih etmesinin bir nedeni bu. Başka nedenleri de var. Yerliler satmayı, yabancılar da almayı isterken, dün izlediğim Türkiye Bankalar Birliği'nin 2004 yılı Olağan Genel Kurulu'nda Başkan Ersin Özince'nin konuşması diğer nedenleri açıklayıcı nitelikteydi. Konuşma aynı zamanda BDDK ve bankalardan sorumlu olan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in ortaya attığı "Bankacılıkta yabancı sermaye yüzde 20 ile sınırlandırılabilir" görüşünü destekler yöndeydi.
Aracılık maliyeti yükü Kalkınma ve istikrarda ulusal tasarrufların önemini vurgulayan Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince'nin satırbaşlarında vurguladığı görüşler yeni tartışmaları başlatacak içerikte. Kendisinin sözleriyle aktaralım: * Birliğimiz, rekabetin iyileştirilmesini, haksız rekabet yaratan düzenlemelerin değiştirilmesini istemektedir. Kaynakların giderek artan bölümü banka sistemi dışına, yurtdışına çıkmakta ve oradan gelmektedir. Yurtiçindeki bankaların yurtdışındaki bankalar karşısında rekabet gücü zayıflamaktadır. Aracılık maliyetinin azaltılmasına yönelik olarak somut ve olumlu adımlar atılmıştır. Bu konudaki çabaların, kayıtdışılık ile mücadelenin ve diğer alanlarda iyileştirmenin daha hızlı sürdürülmesini bekliyoruz. * Fiskal (bütçe) disiplini ve fiyat istikrarı yanında, finansal istikrarın korunması ve sürdürülmesi ekonomik istikrar açısından büyük öneme sahiptir. Bu nedenle, bankacılık sistemine hassasiyetle yaklaşılmalıdır. Ekonomik yapılanmanın kalbi olan bankacılık söktöründe sermayenin korunmasına ve artırılmasına özen gösterilmelidir. Sektörün büyümesi ve sağlıklı hale gelmesinin öncelikli koşulu budur. Diğer önemli koşul ise tasarrufların ve bankaların kaynaklarının yerli para cinsinden büyümesidir. Ekonomik politikalar bu ilke çerçevesinde oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. * İç tasarruflarımızı artırmak ve doğru yerlerde kullanmak zorundayız. Uluslararası rekabete açık olmanın yanında ulusal kurumlarımızın değerini korumalı ve rekabet güçlerinin artmasını sağlamalıyız. Kolombiya Üniversitesi iktisatçılarından Nurks'e göre "Sermaye öncelikle ulusal piyasada oluşur ve güçlenir." 1953 yılında sarf edilen bu söz bugün de doğrudur. * Eğer projeler ve yatırımlar öncelikle ülkenin kendi kaynakları ile finanse edilirse daha verimli, kârlı olur ve güçlü ülke parası üzerinden büyütülür. Yurtiçi sermaye oluşumu bir ülkenin büyümesinin en temel itici gücüdür. Ulusal sermaye aynı zamanda bir ülkenin finansal sektörünün belkemiğidir. Ulusal sermayenin büyütülmesi ve geliştirilmesi için ulusal tasarrufların özendirilmesi ve verimli kullanılması gerekmektedir.
Sonuç "Sermayen bir yumurta ise taşa çal" Türk Atasözü
|