|
|
|
|
Dağdan aslan gibi kız gelecek döne döne
Depresyon sıkıştırınca kendini uzaklara atmak ve oralardan hayatına bakmak çok faydalı oluyor. Rejim gerçeği ile yaşamak, neredeyse herkesin o çok sevdiği 'neşeli şişman' konseptinden uzaklaşmama neden oluyordu. Bu durumda doktorumun tavsiyesine uyup farklı şeyler yapmaya karar verdim. Ama malum, ay sonu geldi. Kredi kartı ödemeleri yakın, zaten paralar suyunu çekmiş, yani dört bir yandan kuşatılmış durumdayım. İşte tam bu noktada gazeteci olmanın avantajı öne çıkıverdi. Suzuki'den arayıp, hafta sonu Sapanca'da off road yapıp yapmak istemeyeceğimi sordular. O kadar çabuk kabul ettim ki, onlar bile şaşırdılar. Normalde biraz kendinizi ağırdan satarsınız. 'Programıma bakayım, sizi arayacağım' filan dersiniz. Ama ben telefonu kapatır kapatmaz, kendimi Kartepe Jungle'ında hayal etmeye başladım bile. Arazi aracımla en korkunç engellerden bir tüy edasıyla geçip, geçemeyen zavallı ölümlülere yardım elimi uzatıyordum.
SAHNE DEĞİŞTİ Cuma gecesi yola çıkabildiğimde saat 22.00 idi. Sapanca tarafındaki Kartepe sapağına ulaştığımda ise artık 23.00 olmuştu. Tabelalar Green Park Kartepe Resort'u gayet net bir şekilde anlatıyordu. CD çalarımda Kenan Doğulu "Dön geel, döön geell alışamam yokluğuna" diyordu. Ben de ona yırtına yırtına karaoke yapıyordum. Tam Amerikan dizilerindeki gibi eğleniyordum. "Genç kadın neşe içinde şarkılar söyleyerek dağa tırmanmaktadır" Ancak sahne birden bire değişti. Ve bir korku filmine dönüştü. "Birden bire ortalığı saran sis, yolu görünmez kılmaya başlamıştı. Genç kadın dikiz aynasından arka farların oluşturduğu kırmızı sise bakmaya bile korkuyordu. Arada bir önüne çıkan hayaletler (pardon ağaçlar) aklını yerinden çıkarıyordu. Kahramanımız kendini bekleyen tehlikelerden habersiz yeni maceralara doğru ilerliyordu."
YOLCULUK 1.5 SAAT SÜRDÜ Gerçekten de sis bir duvar gibiydi. Saat 24.00 olmuştu ve ben korku içinde saatte 10 km. hızla Kartepe'ye tırmanırken, içimden kendime kızıyordum: "Ne işin var senin gecenin bir saatinde dağ yollarında. Yok değişiklik gerekmiş, yok zaten içinde bir dağ aslanı varmış. Peki sorarım sayın dağ aslanı; lastiğin patlasa inip değiştirebilecek misin? Ne o, dağ aslanı ev kedisine döndü bir anda. Neyse önüne bak da bir ağacın üzerinde sonlanmasın hafta sonun!.." Nerede olduğumu anlamadan devam ettiğim 1.5 saatlik seyahat sonrası otele varmıştım. Yatağımı ne kadar sevdiğimi ve otomobilimden iner inmez toprağı ne çok öptüğümü anlatmaya gerek bile görmüyorum. Ertesi sabah beni bekleyen ağır şekilde arazi moduna geçirilmiş Suzuki Grand Vitaram ile ormana kendimizi attığımızda çok heyecanlıydık. Sanırım otomobil benden biraz daha heyecanlı idi. Önümdeki otomobilde Türkiye Off Road Şampiyonu Mehmet Becce vardı. Artık zaman ve mekan birbirine karışmıştı. Çünkü saatimi otelde unutmuştum, cep telefonum çekmiyordu ve radyo iptal idi. Hoplaya zıplaya ilerliyorduk. Ve yaylalardan geçiyorduk. Ve bir anda en ağır engellerden birisinin önünde bulduk kendimizi. Dev bir çukurdan geçmemiz gerekiyordu. Mehmet Becce tek hamlede geçti. Kadınlığa zarar gelmemesi için benim de tek hamlede geçmem gerekiyordu. Ancak otomobilim çukurun kenarındaki büyük yığına oturdu kaldı. Yüzüm biraz kızarmıştı... İşi pişkinliğe vurdum. Off-road yaparken kadın olmak biraz avantajlı bir durum. Çünkü çamurlara girmeden benim aracıma vinç bağlayıp kurtardılar. Arkamdaki otomobil de takılınca içim rahatladı. Demek ki idiyot değildim. Yine Becce'nin vinç takmasını bekliyordum ki, acı gerçekle yüzleştim. Her otomobil kendinin bir arkasındakine yardım ediyordu. Yağmur çiseliyordu. Ve tırnaklarımı yeni törpülemiştim. Yine de vinci ağaçlardan dolayıp, arkadan gelen otomobile taktım. Vinç sonrası elinizle boşalt ve çek anlamına gelen hareketler yaparak otomobilin sürücüsünü yönlendiriyorsunuz. Ben bu işaretleri nedense bir türlü öğrenemedim. Eğer kar olsaydı; "Sar, boşalt, dur... Ya dursana!" bağırtılarımdan çığ düşerdi herhalde... Bu arada bir tırnak şehit verdiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Ancak Becce gelip, beni tebrik etti. Onun beklediğinden daha iyi bir performans sergiliyormuşum. Bende yetenek varmış. Teşekkür ettim. Biraz da havaya girdim.
KİLOLARIMLA İLGİLENMEDİLER Öğlen olduğunda biz hâlâ bata çıka ilerliyorduk ormanda. Ve tek düşündüğüm otomobilimi doğru yönlendirmekti. Başka hiçbir şey yoktu kafamda. Aradığım tam olarak böyle bir spordu. Akşam olduğunda otomobilim 4-5 kilo zayıflamıştı. Bende ise pek bir değişiklik yoktu. Ama birisi kafama tokmak indirmiş gibiydi. Üstüm başım çamurdu ve bunu kafaya takmıyordum. Kendimi otomobillerin altına atıp, çekme halatları döşerken veya köprü kurarken buluyordum. Burada kimse kilolarımla ilgilenmiyordu. Veya ben bu kompleksten kurtulmuştum. 21.00'da uykuya daldım. Yatakta hala otomobilde sallanıyor gibiydim. Ama temiz hava iyi gelmişti. Bu arada Green Park Kartepe Resort çok keyifli bir otel...
|
|
|
|
|
|
|
|
|