Futbolun delileri
Çobanın biri koyunlarını otlatıyormuş..Yorulmuş, matarasını açmış tam su içmek üzereyken karşısına ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar çıkmış.. "Oğul varsa bir parça da bana su verir misin" demiş.. Çoban bakmış ki sadece bir yudumluk su var.. Yine de aksakallı ihtiyara uzatmış.. İhtiyar suyu içtikten sonra, "Şimdi doğru köyüne dön.. Birazdan yağmur yağacak.. Ve yağmurdan ıslanan herkes delirecek" demiş.. Çoban hemen köye dönmüş.. O sırada köy meydanında büyük bir düğün varmış.. Köyün önde gelenlerine durumu anlatmış.. Tabii ki hiç kimse çobana inanmamış.. Ve yağmur başlamış.. Çoban yağmur bitinceye kadar bir ağaç kovuğundaymış.. Yağmurdan sonra tekrar köy meydanına gitmiş.. Bir de ne görsün? Herkes elleriyle değil, ayaklarıyla yemek yiyor, üzerindekileri parçalıyor, altlarına pisliyor.. Çoban anlamış ki bütün köy delirmiş.. Ne yapacağını düşünmeye başlamış.. O sırada köylüler onu farketmiş.. Ve çobanın davranışları onlara hiç normal gelmemiş.. Hemen bir yere kapatmışlar ve üstüne de "Köyün Delisi" yazmışlar..
Bu hikayeyi tam 5 yıl önce Yeni Binyıl'dayken aktarmıştım ilk kez.. Türkiye'de her alanda Deliler'in çoğalmaya başladığını, Akılllar'ın bunu kabullenmekte zorlandığını anlatmıştım.. NTV Spor'u örnek vermiştim.. Yaptıkları o an için delilikti.. Formula 1, NBA, İspanya Ligi gibi Türkiye'de çok az kişi tarafından izlenen yayınlara milyonlarca dolar yatırmışlardı.. Bugün F1 Türkiye'de yapılıyor.. NBA'de Türkler oynuyor.. İspanya Ligi'ni bir Türk sarsıyor.. Lig TV modern futbol yayıncılığı konusunda umulmadık işler yaptı, yapmaya devam ediyor..Sabah Spor 6 yıldır gençlere yaptığı yatırımlara devam ediyor.. Medyada, iş dünyasında farklı düşünen, farklı işleyen beyinler öne çıkıyor.. Buna bir de çalışkanlık ve üretkenliği ekleyenler en ön sıraları kapıyor.
Ve futbol.. Masamda bir bardak var.. Gülengül Altısay'dan armağan.. Üzerinde Liverpool'un unutulmaz yıldızı Bill Shankly'nin futbol tarihine geçmiş bir sözü yazılı: "Bazı insanlar futbolun ölüm kalım meselesi olduğunu sanıyor.. Ben eminim ki futbol bundan çok daha ciddi birşeydir.." Futbol artık dünya üzerinde hakkında en çok konuştuğu olgulardan biri.. Belki de sadece ABD'ye bulaşmamış büyük bir salgın hastalık.. Bir virüs.. Kurtulmak istemediğimiz, vücudumuzun her yerini kaplaması için çabaladığımız bir virüs.. Futbolun de Deliler'i var, Akıllar'ı var.. Akıllılar, normaller.. Daha çoklar.. Deliler ise sıra dışı isimler.. Hem saha içinde hem saha dışında.. Sergen bir futbol delisi.. Bir deha.. Olağanüstü bir yetenek.. Çevresindeki şeytani çember nedeniyle dünya yıldızı olmayan bir büyük beyin.. Alex bir futbol delisi.. Herkes bir şey düşünürken o bir sonraki hamleyi düşünen.. Herkes koşarken o topun nereye gideceğini tahmin eden.. Topa ayağıyla istediği gibi hükmeden.. Kondisyonu az olan bir futbol dahisi.. Maradona, Platini, Zico, Zidane, Hagi ve daha niceleri.. Farklı yaşamları, farklı söylemleri, aykırı düşünceleri, aykırı hareketleriyle dikkatleri çeken isimler.. Tıpkı Salvador Dali gibi, Picasso gibi.. Bizim gördüğümüzün ötesinde bir dünyaları olan isimler.. Fatih Terim ve Mustafa Denizli .. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük futbol Deliler'i.. Bütün bir ülkenin, "Bu adam çılgın, deli" dediği anda, şapkasından tavşan çıkaran isimler.. Henüz ilk yılında Ali Sami Yen'de Fenerbahçe'ye 4-0 yenildikten sonra kuyruğuna teneke bağlayıp göndermek için birçok kişinin can attığı bir deliydi Fatih Terim.. Üst üste dördüncü şampiyonluğunun ardından Şampiyonlar Ligi'ndeki 5-0 Chelsea yenilgisiyle yine ipi çekiliyordu.. Ama o, Galatasaray'a değil, Türkiye'ye "Onur" getirdi, "Gurur" getirdi.. Sonra Fiorentina, Milan.. Bütün Türkiye Milan'ı bir Türk çalıştırdığı için mutlu değil miydi? Hayır, Akıllar çok üzgündü..
Mustafa Denizli neler yaşattı bu ülkeye.. Milli Takım'da Avrupa 5.'si olduk... G.Saray'da.. F.Bahçe'de.. Aachen'da.. Belki İran'da Asya Şampiyonu olacak.. Ama her zaman "Deli" olarak anıldı... "Çılgın" dendi.. "Normal değil" dendi.. İngiltere'den 8 yediği için kazandı "Deli" ünvanını.. Fenerbahçe'ye 30'dan 4-3 yenildiği için pekiştirdi.. Evet, Denizli de normal değildi.. Anormaldi.. Deliydi.. O yüzden adı bir daha çıkmayacak şekilde tarihe kazındı.. Birgün sordum, "Hocam, neden oyuncu değiştirmek için bu kadar çok bekliyorsunuz? Ben olsam falan maçta 50. dakikada iki değişiklik yapardım" diye.. "Altan, bırak da seninle benim bir farkım olsun" dedi.. Nazikçe, dahice bir yanıttı.. PSV'yle Avrupa şampiyonluğu yaşamış Hiddink Fenerbahçe'ye geldi.. O güne kadar hiçkimsenin uygulamadığı bir sistemi uyglamaya kalktı sarılacivertli takımda.. Savunmayı tek çizgi haline getirip orta sahaya 5 metre mesafede kurdu.. Amacı rakibi kendi sahasından çıkartmamaktı çünkü.. Aydınspor'dan 6, Samsun'dan 4 yedi ve "Deli" olarak gönderildi..
Ve Daum .. Gördüğüm en deli, "Deliler" den biri.. Sıra dışı.. Kırmızı kart gördüğü için takımını yalnız bırakan oyuncusunu, adı ne olursa olsun kulübede oturtan biri.. Herkes tersini düşünürken, umursamadan bildiğini okuyan biri.. Fenerbahçe maçı 9 kişiyle penaltılara taşıyor.. Ve turu atlıyor.. Daum artık kalır mı bilmem? Taraftar onu ne kadar destekliyor onu da bilmem? Kalırsa ne olur, giderse ne olur onu da bilmem.. Bildiğim bir şey varsa Daum F.Bahçe'de "Delice" işler yaptığı için iki sezon üst üste şampiyonluk yaşadı.. Delice işler yaptığı için bazı maçları avcunun içinden kaçırdı.. Delice işler yaptığı için G.Saray'dan 5 yedi. Ve delice işler yaptığı için 2 sezon üst üste şampiyon olan takımın taraftarını, yönetimini ve medyayı ikiye böldü. Boşuna dememişler, "Bir delinin kuyuya attığı taşı 40 akıllı çıkaramaz" diye.. Daum, öylesine bir hava oluşturdu ki, Fenerbahçe şampiyonluk sevinci yaşayacağına, Daum'dan kurtulmanın yollarını aramaya başladı.. Haydi hayırlısı..
|