| |
Farklının farkına varmayan vasat kalmaya mahkumdur!
Kafayı yorduğum mevzulardır ama kaleme almam genelde. En iyi yazıyı da yazsam üstümden akar diye düşünürüm. Büyüklerimizin havuzudur, biz girmeyelim şimdilik der bakarım. Boğaziçi Üniversitesi'nde tertiplenemeyen Ermeni Sorunu Konferansı, düşünmek isteyenlerle "aman ne gerek var düşünmeyin" diyenleri karşı karşıya getirdi. "Birileri siz dargelirliler için düşünüyor. Ya bizim gibi düşünün ya da acı çekin, hatta biz size farklı olduğunuz için gelin vatan haini diyelim, ne dersiniz hoş olmaz mı" resmi ideolojisi bildik hikaye. Demokrasi tanımı yapmaya gerek var mı? Beş milyonuncu kez demokrasi tanımı okumak isteyen olduğunu sanmıyorum. Biz gelin devletin izin verdiği demokrasiden, vatandaşın birbirine izin verdiği demokrasiye bakalım bi'. Yani günlük yaşamda dayatılan resmi ideolojilere... Değiştirilmeye korkulan klişelere... Bu ülkede çocukluktan başlayan aman hayal kurma, aman yeni icat çıkarma, aman benden daha mı iyi biliyorsun, aman ne risk alıyorsunlarla büyüyoruz. Okulda devam eder, iş hayatında taçlanır. Kimsenin yeni bir cümleye, farklı bir bakışa tahammülü yoktur. Herkes bildiğini görmek ister. Yanlış da olsa, riskli de olsa, farklı tek bir görüşe şans tanınmaz. Eskiden uygulanan formüllerle kazanılan başarıların sürekli tekrarlanacağına inanılır. Veya bir formül yoktur sadece statükoyu korumak adına -buna sistemden beslenen sistemi değiştirmez de diyebiliriz- her tür yeni cümlenin üzeri çizilir. Bu tüm yeniliklere kapanmak demektir. Yerinde patinaj çekmektir. Tek cümleyle bir hayat geçer mi ya? "Öyle olmaz!" "Niye?" Bir cevap yoktur. Aslında vardır. Uzun uzun anlatılan anekdotlar, tarihi belgesel kıvamında, tamamen kişisel tercihler üzerine bilimsel olmayan çok büyük cümleler kurulur. Aslında denmek istenen, "Bunu bilmiyorum, bilmediğim şey beni ilgilendirmez, başıma iş açar, yorulurum, ne gerek var, bi' de haklı çıkarsan..."dır. Sonra ne olur biliyor musunuz? Dargelirli korkmaya başlar. Güvenini yitirir. Yapacağı işten çok, insanların kendi hakkında ne düşündüğünü takmaya ve onun baskısı altında ezilmeye başlar. Sonra da sisteme entegre olur konu kapanır. Farklılık vasatlığa dönüştürülür. Baba oğlunun, öğretmen öğrencisinin, patron çalışanının üzerine kendi resmi ideolojisini dayatmadığı gün, anlamasa da, bilmese de dinlemeye şans verdiği gün, devlet de sıradan vatandaşının, aydınının, marjinalinin fikrine tolerans göstermeye başlar. Yeni bir fikri, farklı bir düşünceyi sevmeyebilirsiniz ama ya doğruysa?
|