Sıcak parayı önleme mönüsü
Sıcak parayı çok tartıştık. Tehlikesini biliyoruz. Bu tür kısa vadeli sermaye akımlarını önlemek için değişik fikirler ortaya atıldı. ABD'nin California Berkley Üniversitesi'nden Barry Eichengreen ve Omar Choudhry bu konuda standart menüyü ortaya koyup tartışmışlar. Tartışma tebliğlerini de Merkez Bankasının 6-7 Mayıs'ta yapılan toplantısında sunmuşlar. Eichengreen ve Choudhry'e göre, sıcak parayı önleme menüsü 7 noktayı içeriyor. Bunlar; * Döviz kuruna daha fazla esneklik tanıma, * Sermaye hareketlerine sınırlama getirme, * Denetim sistemini güçlendirip bu konuda yoğunlaştırma, * Merkez bankasının gelen dövizleri satın alması (sterilizasyon), * Faizi düşürerek "gevşek" para politikası izleme, * Faiz dışı fazlayı arttırıp sıkı maliye politikası uygulama, * IMF ile bir program yapma. Bu iki akademisyene göre, yukarıda sıralanan önlemler bir çok ülkede yürürlüğe kondu. Sonuçta, tek başarı sağlanan alan sıkı maliye politikası oldu. Diğer önlemler, sıcak parayı kalıcı bir biçimde engelleyemediler veya daha başka sakıncalar ortaya çıkardılar. Sonuçta sıcak parayı önlemenin tüm yükü maliye politikasının üzerine bindi. Bir çok ülkede, döviz kuruna esneklik verildikten belirli bir zaman sonra kurdaki oynaklığın azaldığı gözlendi. Bu eğilime, kurun diğer paralara karşı değer kazanma yönünde hareket etme niteliği de katılınca, sıcak paracılar için kurun düzeyini tahmin etmek basitleşmeye başladı. Onlar için daha da iyi para kazanma olanakları ortaya çıktı. Sıcak paraya sınırlama getirme girişimleri ise, Şili hariç, başarılı olamadı. Bankalar için ek munzam karşılık koyma veya sermaye yükümlülüğü getirme önlemlerinden sonuç alınamadı. Sıcak parayı vergileme yoluyla engellemenin kolay bir iş olmadığı anlaşıldı. Denetimin gecikmeli sonuçları ve sıcak paranın değişik finansal araçlar yoluyla ülkelere sızma yeteneğinin deneticilerce anlaşılması zorlukları, bu önlemi de saf dışı bıraktı. Sıcak para şeklinde gelen dövizlerin merkez bankasınca satın alınmasının maliyeti ve alınan dövizler karşılığı yaratılan fazla likiditenin olumsuz sonuçları sorunlar yarattı. Faiz oranı çok düşük olan Çin gibi ülkelerin merkez bankaları, aldıkları dövizleri faiz oranı göreli olarak yüksek olan ABD Hazinesi tahvillerine yatırarak sterilizasyonun maliyetini düşürme olanağına sahipken, bir çok ülke bu noktaya gelemedi. Faiz oranını düşürme, iç paranın değer kazanmasını bir ölçüde önleyip, rekabetçilik düzeyinin daha aşağıya inmesine mani olurken,öte yandan iç talebi uyararak enflasyonist bekleyişleri canlandırma tehlikesini ortaya çıktı. Merkez bankalarının fiyat istikrarını sağlamak için en fazla ihtiyaçları olan kredibiliteleri zarar gördü. Analizi yapan Eichengreen ve Choudhry'e göre, bu deneyimler sonucu elde sadece maliye politikası ve onun yüksek faiz dışı fazla önlemi kaldı. Bu yol ile kamunun tasarruflarını arttırıp daha az dış kaynağa gereksinim duyulduğu taktirde, dış kaynak ve dolayısıyla sıcak para bir ölçüde frenlenebiliyor. Oysa Türkiye örneği bu savı da ispatlamıyor. Biz milli gelire oranla 2004 yılında % 6,9'luk bir faiz dışı fazla yaratmamıza karşın, sıcak para gelmeye devam etti. Demek ki, % 10 gibi bir faiz dışı fazla oranına erişirsek iş halloluyor(!) Bunun olanaksızlığı da ortada. Sonuçta ne yaparsanız yapın, sıcak para olgusu gerçeğinden kaçamıyorsunuz.
|