| |
|
|
"Dön baba dönelim" oyunu bitmeyecek mi?
Bu ülkede düşünce ve siyaset hayatının sığlıktan kurtulmasını istiyorsak, artık biraz "Dünyalı" olmayı denemeliyiz. Ayrıca sürekli temcit pilavı pişirerek "Dön baba dönelim" oyunu oynamaktan artık vazgeçmeliyiz. Mesela yıllardır "Ermeni Sorunu" diye bir meseleyi, soykırım iddialarının başına pek çok benzer konularda olduğu gibi "Sözde" kelimesini getirerek yok saymaya çalışıyoruz. Biz Türkler'in soykırım yapacak bir ulus ve devlet anlayışına sahip olmadığımızı kanıtlayacak en iyi örnek, "Anadolu Rumları"nın durumudur. Ermeniler'in hem Ruslar'la, hem de Sevr sonrası işgal güçleriyle işbirliği yaptıkları yolunda sayısız kanıt var. Oysa İstanbul ve Ege Rumları, Türkiye'yi işgal eden Yunan ordusuyla işbirliğinden öteye kaynaşmışlardır. Ve Türkiye, Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra, İstanbul ve Ege Rumları'nı ne tehcir etmiş, ne de soykırıma tabi tutmuştur. Lozan sonrasında "Mübadele" ile, karşılıklı nüfus değişimi yapılmıştır. Yani bizim Ermeni diasporasının Türkiye aleyhindeki global kampanyasına karşı yanımıza alabileceğimiz en gerçekçi tanıklar, Rumlar ve Yunanlılar olabilir. Ama bunu düşünmek yerine, biz İstanbul Fener Patrikhanesi ile uğraşmayı, Heybeliada Ruhban Okulu'nu kapalı tutmayı, nedense yeğ tutuyoruz. Son olarak Fener Patrikhanesi'nde yapılan "Ortodoks Kiliseleri Zirvesi"ne gösterilen tepkilere bakın. Örneğin Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, "Fener Rum Patriği Bartholomeos, ekümenik olma sevdasındadır. Bartholomeos bu zirve ile birlikte, Rum Patrikhanesi' nin bütün Ortodoks Hıristiyanlar üzerinde etki gücü olduğu imajı yaratarak, Türkiye'ye ekümeniklik konusunu kabul ettirmeye çalışıyor. Türk yasalarına bağlı dini bir kurumu, siyasal bir kurum haline getiren Bartholomeos' a hesap sorulmalıdır" diye konuşmuş. Merkezi Antalya'da bulunan Noel Baba Vakfı, İstanbul'daki Fener Rum Kilisesi'nde, Kudüs Patriği İrineos ile ilgili olarak düzenlenen toplantının Anayasa ve Türk Ceza Kanunu'na aykırı olduğu iddiasıyla, Ankara Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmuş. Fener-Balat sakinleri olduklarını söyleyen ve ellerinde Türk bayrağı taşıyan bir grup, zirveyi protesto etmişler ve "Laik Türkiye Cumhuriyeti' nde Hıristiyan şeriat mahkemesi kurarak Fener Rum Patriği Bartholomeos' un böyle bir yola tevessül etmesi Ekümenliğini tescil ettirmekten başka bir şey değildir. Bu Lozan'ın delinmesi demektir" diye açıklama yapmışlar. Biz gerçekten bu muyuz? Rum, Ermeni, Ortodoks, Katolik veya başka bir şey olabilir. Bunların hepsine düşman mıyız? 500 yıl çok uluslu, çok dinli, çok dilli bir devleti sürdürüp, şimdi bizim gibi olmayan herkesi tehlikeli mi görmeye başladık? Ayrıca başı örtülü bizim gibi olanları da de tehlikeli görmüyor muyuz? Bu yaklaşımlarla "Sözde" Ermeni soykırımı iddialarını nasıl reddederiz? 2005 yılında Fener'i tehlikeli bulanların, 1915 yılında da Ermeniler hakkında neler düşündüklerini kıyas yoluyla bulmaya çalışanlara ne cevap verebiliriz? Katolik Papası'nın cenazesine uçarak giden başbakanların, bakanların ülkesinde, bu toprakların kültür zenginliğinin bir öğesi olan Ortodoks Patrikhanesi'ni düşman ilan etmek, hiç olmazsa o Başbakan'ın partisi tarafından kınanmalı değil midir?
|