|
|
|
|
Tülin'in yanında su perisi gibiydim!
Cumartesi günü enerjisi hiç bitmeyen, yüzünde gülücükler açan Tülin Şahin ile Aqua-gym dersleri verdiği Ritz Carlton otelinde buluştuk. Havuzda koştuk, saunada uyuduk... Ve ben 8 kalori verdim.
Bu sabah yine karanlık bir İstanbul'a uyandım. Sanırım ülkemizin bu yıl yaz mevsimine parası yetmedi. Doğrudan sonbahar ile muhatap oluyoruz sanki. Öyle garip uyandım ki bu sabah, sanki dayak yemiş gibiyim. Her yanım ağrıyor. Boğazım da şişmiş. Üstelik güzeller güzeli ve fazlasıyla enerjik Tülin Şahin ile randevum var. Ritz Carlton otelinin o dillere destan Spa tesislerinde Aqua-gym (yani sosyetik olarak söylemek istemezsek su jimnastiği) yapacağız... Ama zaten evimden dışarı adımımı attığım anda kendimi su jimnastiği yapar halde buldum. Kafama kulağıma düşen su damlaları, pek de artistik olmayan hareketler yapmama neden oldu. Tülin ile otelde buluştuk. O her zamanki gibi heyecanlı idi. İki yıldır Seat Cup sayesinde neredeyse tüm hafta sonlarımızı birlikte geçiriyoruz. Ve onun bitmek bilmeyen enerjisine hayranım. Ama bu hayranlık, yazım daha uzun olsun ya da Tülin'e hoş görüneyim diye dile getirilmedi...
KADININ ENERJİSİ BİTMİYOR Mesela Tülin bazen şöyle inanılmaz programlara imza atıyor: Gece Ankara'dan bir defileden çıkıyor, otomobille İstanbul'a gidiyor ve doğrudan havaalanına gidip Miami uçağına yetişiyor. Üç gün Miami'de kaldıktan sonra oradan Danimarka'ya geçiyor ve ardından Bursa'da bir tanıtıma katılabiliyor. Hafta sonu da Seat Cup Türkiye'nin resmi yüzü olarak kameralara gülümseyebiliyor. Boş zamanlarında da oturup sevgilimle şöyle bir keyif yapayım demiyor; gidip Ritz Carlton'da Aqua-gym dersi veriyor. Otelin lobisinde yine, beyazlığını çok kıskandığım dişleri ile gülümsüyordu. Ben ise en ters havamda idim. Çünkü cumartesi sabahı erkenden yollara düşüp su jimnastiği yapmaktan daha eğlenceli programlara imza atılabilir: Mesela öğlene kadar uyunabilir!
HAVUZ ÇOK GÜZELDİ Otelin alt katındaki Spa resepsiyonundan anahtarlarımızı aldık ve dolaplarımıza yöneldik. Dolabımı açtığımda hayli şaşırdım. Çünkü bir bornoz, iki havlu ve terlikten oluşan set beni bekliyordu. Bornoza bayıldım. Hatta acaba çalsam mı diye düşündüm ama sonra Türkiye'nin en meşhur x-large yazarı olarak şanıma gölge düşürmemeye karar verdim. Bu otellerden çatal kaşık, havlu çalma iç güdüsü birçok arkadaşımda da var. Çünkü herkesin evinde otel logolu bardaklar, havlular ile muhatap olunuyor. Merak ettiğim şey acaba bu durum bize has bir etkinlik mi? (Nasıl sosyolojik tahlil yaptım ama!) Giyindik ve havuz bölümüne geçtik. İşte tam o an kalbimden vuruldum. Havuz, fotoğraflarından daha güzel görünüyordu. Tavan, gökyüzü gibi boyanmıştı. Işık loştu. Jakuzi'den havuza şırıl şırıl sular akıyordu. İşte tam orada uyandım ve hatta havaya girip enerjik bile oldum... Önce suda esneme hareketleri yaptık. Sonra havuzun bir o yanına bir bu yanına suyun içinde koşturduk durduk. Tülin arada "Yüzmeee! Kooşşş!" diye sevgi dolu bir şekilde kafama vuruyordu. Koca havuzun içinde bir o yana bir bu yana koşturmak gerçekten insanı yoruyor. Ardından da önce havuz kenarı hareketlerine geçtik. Önce 50 kere havuzun kenarına yunus balığı edasıyla zıpladık. Tülin öyle ciddi bir öğretmen ki, 45 yapsanız bile tatmin olmuyor bir türlü. Ardından su içi hareketlere geçtik. Aqua- Gym denilen halt... pardon müstesna spor çok sert bir şey. İnsan bir saniye durup nefes alamıyor. Öyle ki bu sporu yaparken dakikada 8 kalori harcanıyormuş.
İNGİLİZ MÜREBBİYE GİBİ Su içinde ayacıklarınızı bir o yana bir bu yana esnetirken görsel olarak da komik sahneler oluşuyor. Nedense suda kıpraşıp dururken, aklıma sürekli geleneksel su sporlarımızdan deve güreşi, birbirine su fırlatma, arkadaşının kafasını birden suya sokma geldi. Çünkü eminim kimse daha önce Ritz Carlton'da deve güreşi yapmamıştır. Tülin ve ben bu konuda iyi bir ekip olabilirdik. Hatta çalışsak dünya deve güreşi olimpiyatlarına favori takım olarak bile katılabilirdik. Ama Tülin'de o eğilimi pek göremedim. Bir kere yüzüne su fışkırttım bana İngiliz mürebbiye havasını takınarak baktı. Korktum! Uzatmadım...
SAUNADA NEY SESİ Artık 45 dakika olmuştu ve kadın yorulmak bilmiyordu. Ama ben de elimden geleni yaptım. Tamam son 10 dakika "Hadi Saunaya girelim" diye ağladım durdum ama zaten o gülerek "Hayır" diye kestirip attı. Saunaya girdiğimizde fonda uhrevi bir ney sesi vardı. Sıcacık sauna boynuma boğazıma iyi geldi. Beleş sauna bulunca biraz suyunu çıkardım tabii. 15 dakika kaldım içeride. Baygınlık geçirirken Tülin meyve yetiştirdi. Ortam bir haremi andırıyordu. Ben haremin gözdesi idim, Tülin de Danimarka'dan devşirilmişti. Ona 'kıl'dım ve sürekli eziyet ediyordum... Sonra uyandım. Otomobilime bindiğimde hâlâ yanaklarım kıpkırmızı idi. İstanbul ise ağlamaya devam ediyordu. Elimle rimellerini sildim. Benim de gözlerim doldu nedense...
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|