| |
Güç sizinle olsun
En birincisini seksenlerin başında Suadiye Sineması'nda izlemiştim. O gün bugündür güce tapıp tapmama konusunda gidip gelmekteyim. Star Wars'dan söz ediyorum. Yirmi küsur yıldır hayatımızda olan bu muhteşem efsanenin sonuncusunu Londra galasında izleme şansı buldum. Leicester Square'e geldiğimde binlerce fanatiğin Odeon Sineması'nın dışında beklediğini görünce "ortam sağlam" demekten kendimi alamadım. Fanatiklerden büyük bir bölümü kendini Jedi sanıyor. Bu benim kendimi bir rock yıldızı gibi sanmamın çok ötesinde. Resmen adamların dini inanışı halini almış. Tutkun olsun da neye olursa olsun felsefesini savunanlardanım. Her yaştan, dünyanın her köşesinden binlerce taraftarı yağmurun altında kırmızı halı seremonisini beklerken görünce güç sizinle olsun diledim içimden. Gerçekten duygulandım. Kurulan sahnede Kraliyet Flarmoni Orkestrası John Williams'ın epik Star Wars bestelerini çalarken semtte tüyleri diken diken olmayan kalmamıştır. Bir yanda İmparatorluk askerleri, öte yanda uzay gemileri, başta Darth Vader olmak üzere filmden bildiğimiz karakterler, Leicester meydanını gerçekten sete çevirmişti. Gene duygulandım... Kırmızı halı... Cennet vatanda tertiplenen muhtelif galalarda kırmızı halıyı müteakiben sinema salonuna girmişliğim vardır. Ama hayatımda ilk kez bu çapta bir kırmızı halı olayına girdim. İnsan utanıyor. Bir garip oluyor. "Ulan burda benim ne işim var?" dedim. Bir gün önce Aksaray Şavak Usta'da çöp şiş kemiriyordum, oysa şimdi... Hele, kenarda bekleyen taraftarlar sanki önemli biriymişim gibi bakınca, bağırınca ve fotoğrafımı çekince daha da bir ezildim. Şöyle anlatayım, on adım önümde Christopher Lee vardı, ki ben onu heyecandan Emin Çölaşan'a benzettim. On adım arkamdan Evan Mc Gregor geliyordu. Hyden Christensen hayranlarına imza veriyordu. "Ulan burda benim ne işim var?" Bu durumlarda, yani kendinizi ezik ve darbeli hissettiğinizde sırtınızı duvara verip güvende hissetmeniz gerekir. Ben de öyle yaptım. Kadrajı müsait bir yere tüneyip, gelene geçene bakmaya başladım. "Mansur aslında burası Teşvikiye Cafe" diye kendime telkinde bulunup biraz rahatlamaya çalıştım. Gelen geçenin arasında George Lucas, C-3PO'yu canlandıran Anthony Daniels ve kim olduklarını bilmediğim çok güzel kadınlar vardı. Bir yönetmene herhalde ilk kez rock yıldızı muamelesi yapılıyordur. George Lucas geldiğinde ortalık yıkıldı adeta. Ama "baba"nın gıdısı çok büyümüş, yanaklarına kaynamış ve sakalları oryantasyon problemi yaşıyor. Hoş geldin beş gittin faslından sonra salona girip seçkin konuklarla birlikte filmi izledik. Filmde izlediğim karakterlerle aynı kırmızı halıyı paylaşmış olmak, aynı salonda nefes alıp vermek gerçekten dargelirliyi garip hissettiriyor. Film "iyiydi-kötüydü" uzun bir süre ilgi alanımda olmayacak. Olacak olan şudur: Gala davetiyesini çerçeveletip, duvara asıp "ulan benim orda ne işim vardı" demek... Güç sizinle olsun...
|