Modaya sanat muamelesi
Paris Moda ve Tekstil Müzesi'ndeki "Bunlar sadece elbise" adlı etkinlik, ünlü Japon tasarımcı Yamamoto'nun modayı nasıl değiştirdiğini anlatıyor
Kıyafetlerdeki mimari tasarım
Paris Moda ve Tekstil Müzesi'ndeki "Bunlar sadece elbise" adlı etkinlik, ünlü Japon tasarımcı Yamamoto'nun modayı nasıl değiştirdiğini anlatıyor.
Malum, moda kocaman bir sanayi. Harıl harıl dönen makineler, "klonlanıp" dünyanın dört bir yanına dağıtılan binlerce parça, koskoca Avrupa anayasasını tehlikeye düşüren tekstil savaşları da bunun bir parçası. Ama bir de "öteki moda" var. Modanın sanata dönüştüğü, her parçayı bir heykeltraş kesinliğiyle "yontan", elbiselerde mimariyi arayan tasarımcılar var. Ve tabii, ustaların piri Yohji Yamamoto var. Yamamoto, 1981 yılında moda dünyasına bir bomba gibi düşmüştü. Hem çok güçlü bir teknoloji kullanıyor, hem de Uzakdoğu'ya has, o geleneksel "kıyafete saygı" kavramını hazır giyim dünyasına sokuyordu. Dönemin allı pullu giysileri arasına getirdiği sadelik ve sükunet inanılmazdı. Fazla melodik notaları sevmeyen bir müzisyen ya da uyumlu renklerden nefret eden bir ressam gibiydi o. Bir elbise mükemmeliyete yaklaştığında, tam da o noktada sıkılıyor ve o yapıyı kıracak, matematiği bozacak bir şey ekliyordu kıyafete: Sarkık bir etek ucu, ters takılmış bir kol ya da yamuk bir yaka. Pamukları, ipekleri ve yünleri birbirine karıştırıyor, inanılmaz alaşımlar elde ediyordu. Kısacası, bu adam farklıydı: Modaya sanat muamelesi yapıyordu! Zaman geçtikçe Yamamoto moda dünyasında yalnız kabul görmekle kalmadı, ödüller kazandı, kitaplar yayınladı, opera ve sinema kostümleri yaptı ve yeni tasarımcıların modaya bakışını değiştirdi. Arkasından gelen kuşak onun Japon geleneğinden yola çıkıp çağdaş modaya uyarladığı saflığa, minimalizme ulaşabilmek için çalışmaya başladı. Bugün Yamamoto sadece bir tasarımcı değil, bir sanatçı olarak kabul görüyor. Dolayısıyla da bir süredir, dünyanın önemli kültür kurumları bir Yamamoto sergisi açmak için ustanın peşinden koşuyorlardı. O ise, yine geleneksel Japon alçakgönüllüğüyle, "Sonuçta yaptığımız iş elbise dikmek" diyerek müzelere girmeyi reddediyordu. Nihayet orta bir yol bulundu, Paris Moda ve Tekstil Müzesi'nde bir etkinlik düzenlendi ve adı "Bunlar sadece elbise" konuldu. Ütü masaları, patronlar, top top kumaşlar, askılarda duran bitmemiş elbiseler ziyaretçiyi karşılıyor ve atölyesinin çalışma ortamını gösteriyor. Davetiyesinde bile bir tür "drama" olan bu sergide, Charlotte Rampling'- in dediği gibi, "Hikayesi olan kadınlar için" yaratılmış elbiseler var. Nasıl Milo'nun Venüs'ü kolsuz olduğu için güzelse, bu kıyafetler de sıkıcı bir kusursuzluk içinde olmadıkları için özeller. Ama Yamamoto'dan aklımda kalan çok kuvvetli bir imge, üç yıldır kafamda durmadan dönen bir görüntü var: Takeshi Kitano'nun unutulmaz "Dolls" filminde mevsimleri yarıp geçen o salkım saçak kırmızı yün elbise. İşte benim için modanın sanata dokunduğu an budur.
Sedef Ecer
|