| |
|
|
Türkiye'de "cam" denince akla Beykoz gelmeli..
Önceki gün öğle vakti Beykoz Kaymakamı Cengiz Gökçe ve Beykoz Vakfı Başkanı Şaban Töre ile buluşup, ilçede cam işleyen tesisleri gezdik. "İlçe" diye geçmeyin. Bir ucu Riva'da, bir ucu Anadolu Kavağı'nda, bir ucu Polonezköy'de, bir ucu da Anadolu Hisarı'nda olan, hem Boğaz'da hem de Karadeniz'de sahili bulunan, güzelliklerle dolu bir İstanbul toprağıdır Beykoz. Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergin de, tiyatro yöneticiliğinden geldiği için, şimdi Beykoz'un kültürel ve tarihi değerlerine özel önem veriyor. Beykoz'da da bunlar alabildiğine mevcut. Örneğin MÖ. 700'lerde Traklar buraya yerleşmiş. Örneğin İstanbul'u Fatih 1453'te alıp, Türk yaptı. Ama Beykoz'u Yıldırım Beyazıt, Fatih'ten 51 yıl önce Bizans'tan aldı ve Türkleştirdi. Daha önce adı "Amikos"muş. "Beykoz" isminin nereden geldiğine ilişkin rivayetler birden fazla.. Mesela Kocaeli beylerbeyleri bu semtte otururmuş.. Farsça'da köy anlamına gelen "Kos" sözcüğü Türkçe'nin "Bey"ine eklenince "Beykos" (Beyköyü) çıkmış.. Bir rivayete göre de, Osmanlı döneminde yapılan "On Çeşmeler"in yanındaki büyük bir ceviz ağacından kaynaklanıyor "Beykoz" kelimesi. O dönemde "Koz" ceviz sözcüğünün karşılığıymış. Ceviz ağaçlarına bakılıp, önce "Binkoz" denilmiş, sonra da bu "Beykoz"a dönüşmüş. Cengiz Gökçe, Beykoz'un insanlarına da, kültürel ve geleneksel birikimlerine de değer verip, özen gösteren bir kaymakam. "Beykoz Camı"ndan başlayıp "Paşabahçe Cam Fabrikası"na uzanan camcılık geleneği, Beykoz'da şu anda dağınık merkezlerde sürdürülen önemli bir üretim ve cam süslemeciliğine dayanmış. Ama Beykoz'un bir "Cam merkezi" olabilmesi için bütün üreticilerin ürünlerini tehir edebilecekleri ortak bir "Cam Sarayı" yok. Beykoz Kaymakamı Gökçe'nin çabalarından biri, tüm Beykoz camcılarını buluşturup, böyle bir teşhir merkezi için ortam hazırlamak. Yani "Cam" denilince akla Beykoz gelmeli. Birlikte "Goldini", "Alize", "Cam Mühendislik" şirketlerinin atölyelerini ve "Kaskir Cam"ın fabrikasını gezip, hem inanılmaz güzellikteki ürünleri, hem de cam işlemeciliğinin ulaştığı noktayı gördük. Bu arada camcılık sanatını dünya çapında bir eğitim merkezine taşıyan "Cam Ocağı"nı da ziyaret ettik. Burası her yaz mevsiminde uluslararası cam sanatı toplantılarına da mekân olmak üzere kurulmuş, etkileyici bir tesis. Aslında Beykoz'un Paşabahçe'si, sade camın değil Tekel fabrikası dolayısıyla "Rakı"nın da merkeziydi. Keşke özel sektör rakı üreticileri, mesela "Mey-koz" diye bir marka üretseler. Neticede amacımız Beykoz'un değerlerini hatırlamak ve hatırlatmak. Bu konu sade rakı ve camla bitmez. İleride hem cama, hem de Beykoz'a sık sık değineceğiz. Bakarsınız bir gün Kanlıca'nın yoğurdunun neden pembemsi olduğuna bile değiniriz.
|