|
|
|
|
|
|
Reflü ameliyatı olan yüz hastanın 90'ı sonuçtan memnun kalıyor
"Hasta seçimi ameliyatın başarısındaki en önemli faktördür" diyen uzmanlar, farklı hastalıkların reflüye benzer şikâyetler yapabileceğine dikkat çekiyor. Teşhis doğru konup, hastaya uygun ameliyat yöntemi seçildiğinde, ameliyatın başarı oranı yüzde 90
Anadolu Sağlık Merkezi'nden Genel Cerrah Prof. Dr. Halil Bilgel, reflü hastalığının laparoskopik tedavisi ile ilgili bilgi verdi...
* Reflü hastasının cerrahi girişime ihtiyacı olup olmadığı nasıl anlaşılır? Gastroözofagiyal reflü hastalığı nedeniyle cerrahi girişim planlanan hastalarda, hastaların şikâyetlerinin iyi belirlenmesinin yanı sıra, gerekli tetkikler de yapılarak, kesin tanıya ulaşılmalıdır. Farklı hastalıklar da benzer şikâyetler yapabilir. Şikâyetleri belirgin olan veya olmayan tüm hastalarda, reflü dışı nedenler araştırılmalı ve gereksiz cerrahiden kaçınılmalıdır. Hasta seçimi ameliyatın başarısında en önemli faktördür.
* Reflünün cerrahi tedavisinde pek çok yöntem var. Hangisi en ideali? Reflü hastalığının tedavisinde yıllardan beri uygulanan Nissen, Toupet, Hill, Belsey Mark IV gibi farklı merkezlerden değişik cerrahi teknikler tanımlanmasına rağmen, temelde hepsinde birbirine benzeyen ortak özellikler mevcuttur. Klasik açık cerrahi yöntemlerin yaşam kalitesini artırıp, şikayetlerde iyileşme sağladığı, endoskopik bulgular üzerinde ilaçla tedaviden üstün olduğu gösterilse de, vücudun içine açık bir girişim olması nedeni ile yaygın bir kabul görmemekteydi. Bunlardan biri olan ve cerrahlar tarafından en çok tercih edilen "Nissen fundoplikasyonu", 1956 yılında Rudolph Nissen isimli cerrah tarafından popüler hale getirilmiştir. Bu teknikte, midenin üst bölümü yemek borusunun (özofagus) arkasından geçirildikten sonra, çepeçevre özofagusun alt ucuna sarılmaktadır. Böylelikle, yemek borusunun alt kısmını bir kravat gibi dıştan saran mide sayesinde, bu alandaki basınç artırılmakta ve reflünün önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde, bulunan ilaçlar sayesinde (proton pompa inhibitörleri, H2-reseptör blokerleri vb.) cerrahi tedavi uygulanan hasta sayısı oldukça azalmıştır. Bu azalma cerrahi tedavideki başarısızlıktan değil, birçok hastanın ilaçla tedavi edilebilir hale gelmesi nedeniyle olmuştur.
* Reflünün laparoskopik tedavisi (kapalı ameliyat) nasıl uygulanıyor? 1991 yılında, Belçikalı cerrah Dallemagne'nın laparoskopik yöntemle yaptığı "Nissen fundoplikasyonu" sonrası cerrahi tedavi yeniden gündeme gelmiş ve sorgulanmıştır. Bu süreç ilerlerken Avrupa'da ve Amerika'da alınan başarılı sonuçlar hem hastaları hem de bu hastalıkla uğraşan hekimleri yüreklendirmiş ve bunun sonucunda antireflü ameliyatların sayısı giderek artmıştır. Günümüzde sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda 5 binin üzerinde laparoskopik anti-reflü ameliyatı yapılmaktadır. Laparoskopik cerrahi, gelişen teknolojinin en çok kullanıldığı alanlardan birini temsil etmektedir. Bu girişim sırasında hastanın karın boşluğu CO2 gazı ile belli bir basınçta şişirilmekte ve göbek üzerinden 1 cm'lik bir kesi yapılarak özel bir kamera sistemi karın boşluğunu görüntülemektedir. Daha sonra her biri 0.5-1 cm olan üç ya da dört kesi daha yapılarak, diğer cerrahi aletleri kullanma imkânı yaratılmakta ve ameliyat gerçekleştirilmektedir. Elbette bu operasyon genel anestezi şartlarında gerçekleştirilmektedir.
* Reflü tedavisinde açık ve kapalı yöntemin birbirinden farkı nedir? Gerek laparoskopik (kapalı teknik), gerek tüm karnın açıldığı açık teknikle yapılan ameliyatlarda reflüye yönelik yapılan işlem birbirinin aynısıdır. Ancak, ameliyat sonrası dönemde hastanın yaşam konforu açısından iki yöntem arasında oldukça belirgin farklar vardır. Laparoskopik cerrahide hastanın ameliyata bağlı ağrısı açık tekniğe göre daha azdır. Diğer taraftan hastaların günlük aktivitelerini eskisi gibi sürdürmeleri için gerekli zaman da laparoskopik cerrahide çok daha kısadır. Ayrıca, ameliyat sonrası görülen yara yeri fıtığı ve enfeksiyonu laparoskopik cerrahide çok daha azdır.
* Açık ve kapalı yapılan ameliyatların süreleri de aynı mıdır? Açık ve kapalı teknikle yapılan anti-reflü ameliyatlarının süreleri hemen hemen eşittir. Bu süre hastaya göre değişim gösterebileceği gibi, ortalama 45-90 dakika arasında değişir. Bazı hastalarda kişiye özgü anatomik uygunsuzluklar ya da mevcut yandaş hastalıklar laparoskopik cerrahi müdahaleyi güçleştirir. Bu durumlar kimi zaman laparoskopik yöntemle başlanan ameliyatta açık tekniğe dönüşü zorunlu kılar. Bilinmesi gereken bir diğer gerçek de, şu an için ülkemiz koşullarında çoğu ithal malzemeyle yapılan laparoskopik cerrahinin maliyetinin daha yüksek olduğudur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|