Enerjiyi boşa harcamak
Türkiye'nin önündeki en büyük tehlike, gençliğine yapmadığı eğitim yatırımı....
Mehmet Barlas, birçok yazar gibi günlerdir vurguluyor. Türkiye gündemini gereksiz konularla işgal edip enerjisini boşa harcıyor. Türban, hakem kararları, bir rektörün başbakana karşı kaba tavrı gündemimizi günlerce belirleyebiliyor. Bunda hükümetin gündem belirleme yeteneğinin kısıtlı oluşu da büyük rol oynuyor. Hükümet, genelde zamanını başkalarının belirlediği gündeme cevap yetiştirmekle harcıyor. Oysa Türkiye'nin başta eğitim olmak üzere birçok konuda ciddi bir politikaya ihtiyacı var. New York Times yazarı Thomas Friedman'ın dün çarpıcı bir makalesi vardı. Ekonomik yönden çok güçlü olmayan Hindistan, Çin ve Rusya gibi ülkelerin eğitim kaynaklarını doğru yönlendirmeleri sayesinde nasıl dünyanın en başarılı üniversitelerine sahip hale geldiğini anlatıyordu. Amerika bile bilişim çağında uluslararası rekabette geri kaldığından yakınıyor. Bizim ise bu alanlarda esamimiz bile okunmadığı halde, köklü bir eğitim reformu, üniversitelerin nasıl dünya çapında başarı örneğine getirilebileceği yönünde ciddi bir gayret sarf edilmiyor. Üniversitelerimiz gençlerimizin eğitim kalitesini yükseltmekten ziyade, 'türban tehdidini nasıl savuştururuz' üzerine kafa yoruyor. Türkiye'nin bugünkü yapısında bir rektörün başarısı, mezunlarının kalitesiyle değil, yasakçı tutumuyla ölçülebiliyor. Oysa dünya hızla değişiyor. Amerika ve Avrupa ile insan kalitesindeki açığımızı ölçmeye çalışırken Hindistan, Çin ve Rusya ile bile kapanması imkânsız bir açık meydana geliyor. Friedman'ın anlattığına göre, Çin'in bilişim alanındaki parlak gençleri sadece Beijing gibi büyük kentlerden değil, daha küçük kasabalardan geliyor ve uluslararası yarışmalarda Amerikan üniversitelerinden daha başarılı sonuçlar alabiliyor. Çarpık eğitim sistemi sonucu özel dershanelere her yıl milyarlarca dolar harcanırken araştırma-geliştirmeye ciddi bir kaynak ayrılamıyor. Sonuçta da ülke olarak arada çıkan tesadüfi başarılarda teselli bulmaya çalışıyoruz. Bugün lise son sınıf öğrencilerine kurslarda harıl harıl nasıl daha başarılı test çözüleceğini öğretiyoruz. Sistemin tamamına yakını ezbere dayanıyor. Genel kültürden, araştırmacılıktan yoksun gençler, eğer çok özel bir yetenekleri yoksa sıradan bir diplomalı olarak kendilerini üniversite kapısında buluyor. 10 yıl sonra Avrupa Birliği'ni hedefleyen bir ülkenin bugünden yarına en öncelikli görevi, serbest dolaşıma hazır kalitede bir nüfus yetiştirmektir . Biz sadece başarısı kendinden menkul bir "test gençliği" yetiştiriyoruz . Bu gençlerin de yarın Alman, Fransız, İtalyan, Rus, Hintli yaşıtlarıyla uluslararası alanlarda rekabet etmesini bekliyoruz. Türkiye'nin önündeki en büyük tehlike, gençliğine yapmadığı eğitim yatırımı. Eğitimde kılık kıyafet kavgası yapmaktan içerik konusuna girmeye zaman bulamıyoruz . 10-15 yıl içinde Avrupa Birliği'ne girmeyi başarırsak, aramızda yetişmiş insan kalitesi açısından kapanması olanaksız bir fark yaratıldığını daha net göreceğiz. Başta hükümet, tüm toplum eğitimin kalitesini, niteliğini tartışmaya açmalı ve küreselleşmeye, bilişim çağına uygun bir eğitim modeli üzerinde uzlaşmanın yollarını aramalı. Her geçen gün hem milyarlarca dolar, hem enerji, hem insan kaynağını israf ediyoruz.
|