| |
Sevilmiyor ama seçiliyor
Gökten taş yağmazsa, İngiltere Başbakanı Tony Blair yarın tarihi bir "ilk"i gerçekleştirecek: Partisine üst üste üçüncü kez seçim zaferi kazandıracak. 52 yaşındaki Blair'in kariyeri zaten hep "ilk"lerle dolu: 1997'de katıldığı ilk seçimde İşçi Partisi'ni 18 yıl aradan sonra iktidara taşıdı. 2001'deki seçimde İşçi Partisi'ne tarihinde ilk kez üst üste iki seçim kazandıran lider olarak ayakta alkışlandı. Yarın ise üçleyecek! Hem de İngiltere halkının neredeyse dörtte üçünün karşı çıktığı Irak savaşının yol açtığı müthiş itibar kaybına, yine halkın yarısı tarafından "kaypak" ve "yalancı" bulunmasına ve 8 yıllık iktidarın yarattığı yıpranmaya rağmen. Peki, İngiliz halkı neden "güvenilmez" bulduğu Blair'e oy veriyor? Cevabı çok basit: Ekonomi politikalarının olağanüstü parlak bilançosu yüzünden.
İşsizliği sıfırladı
Blair öncesinde İşçi Partisi halka devletleştirmeleri, ekonomik istikrarsızlığı ve yüksek vergileri çağrıştırıyordu. Ve de korkutuyordu. Onun döneminde ise parti ekonomik büyümenin, işsizliğin, daha adil gelir dağılımının, kamu hizmetlerinde kalitenin simgesi, hatta güvencesi haline geldi. İşte tablo: Blair iktidarında İngiltere'de çalışan sayısı 2.4 milyon arttı. Bugün işsizlik oranı sadece yüzde 2.7. AB ortalamasının yüzde 10'un bir hayli üstünde olduğu düşünülünce, bu rakamın önemi çok daha iyi ortaya çıkıyor. Hele genç nüfusta işsizlik tümüyle ortadan kaldırıldı. Yine AB ortalamasının yüzde 1'i zar zor bulduğu büyüme hızı İngiltere'de yüzde 2.8. Çünkü Blair girişimcilerde iş kurma şevkini uyandırdı. Bürokrasiyi de neredeyse sıfırladı: Bir şirket kurmak için 75 pound teminat yatırmak ve bir mali müşavirin adını bildirmek yeterli. Zaten o nedenle 65 patron geçenlerde Financial Times'te ilan yayınlatıp, halkı İşçi Partisi'ne oy vermeye çağırdı. Sol partiye oy isteyen işverenler şöyle dediler ilanda: "Muhafazakâr Parti iktidara gelirse, halk daha az hizmet alacak. Zira bu parti kamu harcamalarını kısacağını söylüyor. Oysa İşçi Partisi tam tersine araştırmaya, teknolojiye, mesleki eğitime daha fazla kaynak aktarmayı vaat ediyor. Ve de bu iktidar ekonomiyi çok iyi yönetiyor."
Refah cenneti yarattı
"Daha adil bir gelir dağılımı için önce pastayı büyütmek gerekir" felsefesiyle yola çıkan Blair yoksulların gelirini de en az zenginler kadar artırdı. Örneğin, asgari ücret 6 yılda yüzde 40'ın üstünde artış gösterdi. Deniyor ki, İngiltere bugün istatistiklerin tutulmaya başladığı 1701'den bu yana en uzun refah dönemini yaşıyor. Ve "Avrupa'nın en yetenekli başbakanı" diye nitelenen Blair, bu üçüncü dönemin sonunda bırakıyor. Yine bir "ilk." Bugüne kadar hep seçim yitirenler siyasete veda etti, o tam tersine zirvede ayrılacak. Hayır; ne bir imada bulunuyoruz, ne de herhangi bir adrese gönderme yapıyoruz. Ama böyle bir beklentisi olanların taleplerini de yerine getirmek boynumuzun borcu: Ta Arjantin'e kadar gidip kriz raporları hazırlayan CHP, İngiltere seçimlerini izlemek için de bir komisyon kurmalıydı. Böylece bir zamanlar Baykal'ın da benimser gibi olduğu "Yeni Sol"un ya da Blair'in tanımıyla "Üçüncü Yol"un başarısını irdeleme, belki de bazı yararlı dersler çıkarma fırsatı bulabilirdi. Çünkü marifet kurultay değil, seçim kazanmak...
|