Yıkıldık ey halkım
İki hafta önce "Futbolistanda yaşamak" adlı bir yazı yazmış amatör spor kulüplerinin karşılaştıkları zorlukları dile getirmiştim. Örneklerden biri de Caddebostan Balıkadamlar Kulübü'ydü. Kulüp, ana bina için ödedikleri yetmezmiş gibi deniz kenarında dershane olarak kullandığı yere de yaklaşık 10 milyar lira kira ödüyordu. "Futbol kulüplerine dev tesisler bedava verilirken neden bunlara ilgi yok?" diye sormuştum. Yazmaz olsaymışım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi yalnız ona değil komşusu Marmara Yelken Kulübü'ne de yakın ilgi gösterdi. İmar Müdürlüğü'ne bağlı ekipler Caddebostan ve Marmara Yelken Kulübü'nün deniz kenarındaki tesislerini yıktı. Belediye ekipleri panzer ve dozerlerle yıkım yaparken biz Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür kardeşimle yetkililere ulaşmaya çalışıyorduk. İmar Müdürü'nün söylediklerini ağzım bir karış açık dinledim. Eğer doğruysa kulüpleri yıktıklarından haberi yoktu, bu da yetmezmiş gibi "Bu balıkadamlar ne iş yapar?" diye soruyordu. "Konuşma bandında aynen duruyor"... Neye yanayım... Bir müdürün "Taş taş üstünde bırakmayın" diye gönderdiği ekiplerin neler yaptığını bilmemesine mi? Görev yaptığı şehrin ikisi de 50 yıllık ünlü iki kulübünü tanımamasına mı? Yoksa sualtı sporundan haberi olmamasına mı?.. Bir şehrin yöneticileri dünyadan bu kadar mı bihaber olabilir? Ekipler duvarları teknelerin üzerine yıkarlarken sporcuları Çeşme'de İstanbul'u temsil ediyorlardı. O balıkadamlar kulübü, yıllardır bir karşılık gözetlemeden İstanbul'un itfaiyecisine, polisine, zabıtasına eğitim hizmeti veriyor. Bundan da mı haberiniz yok... Dozerlenen yerler ünlü profesyonel kulüplerimizden birinin tesisleri olsa böyle dalabilirler miydi? Çok üzgünüm. Kalamış Yelken Kulübü'nde yöneticilik yaptım. Bir tekne alabilmek için kaç takla attığımızı düşündükçe o molozların altında kalan tekneler gerçekten içimi acıtıyor. Üstelik bu teknelerin bir bölümü de devlet parasıyla alınıp gençlerin altına verilmiş.
BU NE DÜŞMANLIK? Bir dostum "Bu insanlar aslında iyi niyetli. Konuşun derdinizi anlatırsanız inan yardımcı olurlar" dedi. İşte bu beni daha çok deli ediyor. Yahu be kardeşim. Belediye başkanlığına soyunan adam o şehri tanımaz mı? Ama günah bizim dostlar... Geldiğimiz nokta, tam "Vur başını taşlara" durumu... Şehrin her yeri ruhsatsız binalarla doldurulup, hemen her köşesi işgale uğrarken seyirci kaldık. Sonra yönetime talip oldular. İyi organize olup kazandılar, seyirci kaldık. Denizleri doldurup aramıza kayalar koydular, seyirci kaldık. Şehrin tüm lağımlarını denize boşalttılar, gıkımızı çıkartmadık... Bu işgallere, nizamsızlıklara uygun aflar, kararnameler çıkarttılar bir tekimiz kılımızı kıpırdatmadık. Şimdi dozerlerle spor tesislerimizi başımıza yıkınca aklımız başımıza geliyor. Yapılan hareketin çok hoş bir de sloganı var: "Sahilleri halka açıyoruz." Uygulamaya bakarsanız, amatör spor kulüplerinin halka açılmaya engel bir durumu var. Denizi sadece sahilde çekirdek çitlerken bakılacak manzara olarak görmeyen İstanbullular'a sesleniyorum: Yıkıldık ey halkım. Hem de göz göre göre, sindire, sindire...
|