Güçlü şirket, güçlü bayrak
Bayrağı gönderine çekemeyen ülke var mı? Binlerce ABD askeri postalın çiğnediği Irak topraklarında bile ulusal bayrak dalgalanmıyor mu? Her ülkenin bayrağı var ama kimi zengin kimi fakir, kimi fakirlikten kurtulma yolunda. Bayrağın dalgalanması, zengin ve güçlü olmak için yetmiyor. Bunun için kurumları iyi organize olmuş atletik devlet gerekiyor. Teknoloji gerekiyor, marka yaratmanız gerekiyor ve her şeyden evvel güçlü şirketleriniz ve onları destekleyen ulusal politikalarınız olmalı. Yabancı sermayeyi reddetmeyen, ama şirketlerinizin değerlerini büyütecek ulusal politikalar çizilemez mi? 'Globalizm çağında bu ne ilkel yaklaşım' diye tepki verenleriniz olabilir. Bankaların, medyanın, telekomünikasyon sektörünün, GSM pazarının yabancı şirketlerin kontrolüne girme ihtimali beni tedirgin ediyor. Ya sizi? Deniliyor ki, yabancılar gelip, şirketlerinizi sırtlayıp götürecek mi? Doğru bunu yapan görülmemiş. Soru şu: ülkede yaratılan katma değer, kimi zenginleştirecek, hangi ülkeye ait şirketin özsermayesini güçlendirecek, hangi ülkenin küçük yatırımcılarına temettü olarak dönecek? Benim tercihim belli. Lütfen tabloyu inceleyin. Türkiye'nin en değerli özel ve kamu şirketlerinden bazıları o tabloda yer alıyor. Gördüğünüz 6 şirket yüzde 25 civarında Kurumlar Vergisi ödemiş ve sonunda net 3 milyar 33 milyon dolar kâr açıklamış. Sonra ne yapmış? Elde ettiği kârın 1.4 milyar dolarını temettü (kâr payı) olarak dağıtmaya karar vermiş. Temettünün 963 milyon dolarını ana ortaklar alacak. Geri kalanı ise on binlerce küçük yatırımcıya verilecek. Bu şirketlerdeki yabancı payının artması, kârların ülke dışına transfer edilmesine yol açıyor. Bunu durdurmanın imkanı yok. Ama bir tercih yapabilirsiniz. Bu, 'şu şirketi yabancı alsın, şu şirketi almasın' diyerek olmuyor. Ancak ve ancak sektörel bazda pazarı kontrol eden şirketler ve katma değer yaratma potansiyeli yüksek sektörler için ülkenizden yana bazı tercihler ortaya koyabilirsiniz. Gelişmiş ülkeler bunun örnekleri ile dolu. Almanlar gidip İtalyanlar'ın telekom şirketini veya Londra Borsası'nı (fiyat ne olursa olsun) alamıyor. İtalyan ve Fransızlar bankacılık sektöründe yabancı payını sınırlayabiliyor. Ve yine bu ülkelerin pek çoğunda kamu bankalarının payı inanılmaz noktalarda olmasına rağmen, kimse çıkıp, 'kamu bankalarını satın, haksız rekabet üretiyor' diyemiyor. Başka bir deyişle kendi vatandaşlarının tasarruflarına yön verme hakkını başka ülke bankalarına teslim etmiyor. Satış aşamasındaki şirketlere bakın: Telsim, Telekom, Tüpraş, Milli Piyango, Erdemir, Tekel, Petkim. Bu şirketlerin, yaklaşık 17 ile 20 milyar dolar bir piyasa değeri üzerinden satılacağı hesaplanıyor. Birinci gerçek şu: pazarı ne kadar liberalleştirirseniz liberalleştirin, yabancı sermaye bu şirketlerle rekabet edecek şirket kurmaya gelmiyor. Doğrudan bu şirketleri istiyor. Başka bir gerçek ise şöyle: Türk özel şirketlerinin 17-20 milyar dolar üretecek birikimi yok. Zor bir dönem yaşıyoruz. Türk özel sektörünün kontrolündeki yapılara, bu şirketleri satmanın yollarını bulmak zorundayız Ama nasıl? Gelin tartışalım. Fikirlerinizi bekliyorum.
|