Kadın ve mantık
İnsanoğlu çok ilginç. İlk yanlış teşhis konup yüzüm, boynum, göğsüm ve kolumun sakat kalacağını öğrenip çok çirkinleşeceğim söylenince kanser kelimesinden çok ona üzülmüştüm. Halbuki insan yaşamak için nelere razı olabilir. Daha sonra gördüm de... Hastanede yüzünün yarısı olmayan, kanserin ses tellerini de yok ettiği biri mikrofonu çenesine tutup çıkardığı robot sesiyle şakalaşarak kendini sevdirmek istiyor, belinden aşağısı yine kanser yüzünden alınmış bir başka kadın renkli sallantılı küpeler takmış kendini beğendirmeye çalışıyordu. Dokuz ay kadar önce öğrendiğimin ertesi günü komşum Selma'ya söyleyince başına ağrılar girdi. Birkaç yere telefon ettikten sonra "Analizlerini, tetkiklerini al. Seni bir yere götüreceğim. Yolda anlatırım" dedi.
UZAKDOĞU TEKNİKLERİ Yurtdışında yaşayan, sanıyorum hem doktor hem alternatif tıpla uğraşan çok ünlü biri varmış. Çeşitli ülkelerden çok önemli kişileri tedavi eder veya koruyucu, toksinlerden arındırıcı, enerji verici (dolayısıyla genç kalmayı da amaçlayan) Uzakdoğu tekniklerini tıptaki yeni görüşleri harmanlayarak uygularmış. Artık bunun içinde ayurveda, akupunktur, ozondan hipnoza kadar her şey var galiba. "Şansın varmış o kişi burada, yarın gidiyor ama bugün seni görecek" derken kapıyı kendi açtı doktor. Kendi iznini almadığım için milliyetini, ismini söyleyemeyeceğim. Çok neşeli bir insan, ama asıl ilginci muayenesi. Tetkik dosyama bakmadan bir kenara koydu. Tabureye oturdum. "Siz hiçbir şey söylemeyin, ben ışıkla bir bakayım" deyince rimeller, renkli kalemler içinde olan gözlerim için "Keşke makyaj yapmasaydım" diyecek oldum. "Fark etmez" deyip bir el feneri ışığında gözümü çeşitli istikamette hareket ettirmemi söyleyerek fazla çekiştirmeden bir iki dakika inceledi. "Pek tatlı bir haber olmayacak ama sizde kanser başlamış. Karaciğer, mide, bağırsak, boyun bunlar hassas. Ama tümör arkada boğaz ve burun bitişi arasında. Lenf sistemi direniyor ama orada da kötü huylu dediğimiz hücreler dönmeye başlamış" demez mi. Gel de etkilenme... Hiç kimse ona bir şey söylemedi, tetkiklere de daha bakmadı. Bir tek el fenerinin ışığında gözüme bakarak nasıl bildi bunları bilmiyorum. (Kadın aklımla bu kadar çirkinleşip sakat kalmaktan belki sıyırırım diye) "Ben bütün bu ameliyatları olmadan önce bunu deneyeyim ne olur" diye tutturdum Sönmez'e. O gece evde küçük arkadaşım ama hukuk profesörü Esra ve Cüneyt var. Bir başka arkadaşlarının (ümitsiz denen bir vakanın) Houston'daki başarı hikayesini anlatıyorlar. Cüneyt "Ama Filiz Hanım, diyelim alternatif tedavi düşünüldüğü gibi faydalı olmadı. En azından birkaç ayınızı alacak bu deneme. Ya o zaman geç kalınırsa" deyince canım sıkıldı. O sırada vakit geç olmasına rağmen bir dostumuzun profesör karısı aradı. "Analizdeki burun arkasından boğaza kadarki bölgede 'adı bozuk' bir virüsün çok olması dikkatimi çekti. Bu gırtlağı değil nazofarenks' i işaret ediyor. Bence iyi haber... Hiç bu kadar radikal ameliyatlara gerek yok." Daha lafını bitirmeden diğer telefon çaldı. Houston'dan MD Anderson'- dan Türkiye sorumlusu Elnar Hanım çok nazik bir sesle "Biliyorsunuz herkesi kabul etmiyorlar. Tettiklerinize bakıldı, nazofarenks ihtimali üzerinde duruyorlar. Tam yerini burada tespit edip radyoterapi ve kemoterapi uygulamayı düşünüyorlar. Yalnız hemen gelmeniz lazım" dedi. Peş peşe telefonlar, aramızda geçen konuşmalardan sonra değişen tedavi görüşü beni sersem etti. "Heey yaşasın... O kadar çirkinleşmeye gerek kalmadı. Pekiyi yarın gidelim. Geç de kalmayalım" diye (kadın değil miyim) kıkırdadım. Hem kanser olup hem bu kadar sevinilir mi? "Alternatif tedaviyi de sonra verilen zehirlerden kurtulmak için yaparsınız" dedi Esra. Not: Hakkari'de depremden sonra evlerine giremeyen halkı "Kışlık çadırları Uzakdoğu'ya yardım için yolladık" deyip yazlık çadırlarda titretip, isyan eden grubun üstüne de biberli gaz bombası sıkılması doğrusu çok üzdü hepimizi. Depremle hareket eden Anadolu'nun birçok yerinde yiyecek, içecek, ısınacak, kalınacak yer olmadan ortalarda bırakmayalım kendi insanımızı.
|