| |
|
|
Türkler'e sadece Türkler ilgisiz.. Neden?..
(LONDRA'YI aşarak sanat dünyasını kasıp kavuran Türkler Sergisi'ni Serpil Gogen bugün anlatmaya başlıyor... Ben, sergiyi de gezmiş olmanın mutluluğu ile bir nefeste okudum.. Size dizi yazı gibi sunabileceğim.. Köşenin imkânları böyle ne yapalım.. Okudukça, dünya medyasının hem de nasıl üzerine düştüğü Türkler'e biz Türkler'in, Türk medyasının nasıl böyle ilgisiz kaldığını da acı acı düşüneceksiniz sanırım. Londra'daki futbol maçlarına yüz gazeteci gider, bin yazı yazarız da.. Hu.) Bu yazıyı yazmak zor.. Çok zor.. Orada, iç içe geçmiş o on bir galeride, o kalabalığın içinde neler hissettiğimi kelimelere dökmek.. Böylesine muhteşem bir öyküyü, okuyana, bire bir hissettirecek kadar güzel yazabilmek, yaşadığım inanılmaz coşkuyu, heyecanı aktarabilmek imkânsız gibi..
600-1600.. Bin yıllık yolculuk.. Türkler'in taa Çin'den başlayarak Viyana kapılarına uzanan geçmişini anlatan sergi.. Londra'daki.. Şimdi düşünüyorum da.. Ben, bu sergide genel anlamda yepyeni bir şey gördüm mü? Hayır! Yepyeni bir şey duydum mu? Hayır! Hiç bilmediğim bir şey öğrendim mi? Hayır! Peki, tüm yanıtlar genelde "Hayır"sa, ne oluyor bana? Nedir bu heyecan? Özel bir şeyler mi var? Eserlerin yüzde doksanı Türkiye'den.. İstanbul'dan.. Oysa ben hemen her yıl bir vesileyle Topkapı Müzesi'ne giderim ve meraklı geçinirim.. Neler çıkmamış Topkapı'dan!. Cem Sultan'ın tılsımlı gömleği, örneğin.. Neredeydi o? Ya dünyanın dört bir yanından gelenler? Çoğu gördüklerim, bildiklerim.. Amma velakin.. Nasıl derlenmiş, nasıl sunuluyor, nasıl anlatılıyor! Sergilemek bir sanatsa eğer, bu özel, çok çok özel bir şey! .. Galerileri Orta Asya'dan Osmanlı'ya, doğudan batıya doğru, planlandığı biçimde gezdim. Bin yılda adım adım geldiğimiz yolu izledim. Ya bir de tersten gezsem? Sondan başlasam.. Osmanlı'dan geriye gitsem.. O koca imparatorluk nelerin üzerine kuruldu, diye araştırsam.. Farklı bir şeyler daha hisseder miyim, acaba? Peki ama niye bütün bunları tekrar tekrar yaşamak, içime sindirmek, sadece bu konuyu konuşmak, bu sergiyi düşünmek istiyorum? Daha önce gezdiklerimde olmayan ne var, burada? AB kapısı önünde "onaylanmak" için çırpınıp durmamız mı, etkiliyor beni? Galerileri dolduran şaşkınlık içindeki kalabalığa, "İşte biz buyuz" mu, demek istiyorum? Yoksa müzecilik ve sergileme sanatının görkemi mi, ruh halimin nedeni? Hislerim karmakarışık.. Aklımda sadece yanıtı olmayan sorular var. Ama galiba durum, sergiyi gezen yabancılar için de pek farklı değil.. Londra'ya geldiğimiz akşam, Türk Büyükelçiliği'ndeki konferanslı davette tanıştığım gerçek bir İngiliz Lady'sinin ilk sorusu, "Sergiyi gezdiniz mi?" oldu. "Henüz değil" şeklindeki yanıtıma inanamadı.. İki aydır galeriden neredeyse çıkmadığından başlayarak inanılmaz sergi serüvenini gece boyunca her karşılaşmamızda heyecan içinde anlattı, durdu. Ertesi gün Osmanlı sanatından örneklerin sergilendiği birkaç vitrini tesadüfen yaşlı iki İngiliz hanımın yanında dolaştım. Her defasında, "Bunu tahmin eder miydin? Bunu? Buna bak, bak" diyerek hayretle birbirlerini uyarıyorlardı. Camekânın içindekileri kafalarındaki "Türk" imajına oturtamıyorlardı, besbelli.. Ya gazetelerde, dergilerde kaleme alınanlar, yorumlar, makaleler.. Haberler.. Büyükelçilik, sergiyle ilgili olarak hazırlanan basın dosyasının en seçme kaynaklarından derlenen bir kopya verdi. Tam 130 sayfa.. Yüze yakın yazı.. Serginin en merak ettiğim yönü buydu.. Nelerin söylendiği, nelerin yazıldığı, ne etki yaptığı.. Maalesef hele bu yön, Türk kamuoyuna hemen hiç yansıyamadı..
Yarın: Harika organizasyon
|