 |  |
Keçileri kaçırmadan
Sahne sanatçılarımızın, siyaset ve ekonomi konularında değerli demeçler vermesini her zaman saygı ile karşılamışımdır. Mesela, İbrahim Tatlıses'in sahnede türkü söylerken, aniden tarihçiliğe soyunup, "Almanlar'ın Hitler'i varsa bizim de Atatürk'ümüz var" demesi, buna güzel bir örnektir. Bu sözlerin eleştirilmesinin de mantığı yoktur, çünkü bizzat İbrahim Tatlıses yıllar önce, " Urfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık? " şeklindeki uyarısı ile sözlerinin bilimsel olması ihtimalini baştan ortadan kaldırmıştır. Vergi rekortmenleri arasında 1 numara olduğu açıklanınca, sunucu Mehmet Ali Erbil de derhal bir demeç patlattı: "Vergi vermeyenler vatan hainidir!" Tez ve Sunuş dediğin böyle olmalıdır işte. Keskin, kararlı, zarif, önceden düşünülmüş, araştırılmış, bilimsel olarak ispatlanmış ve karşı çıkılmaz, tartışılmaz bir değerde olmalıdır demeç. Düşünür Karl Popper gerçi bunun tersini savunuyor ve "Bir tezin bilimsel olması için yanlışlanabilir olması gerekir" diyor ama Mehmet Ali Erbil' imiz Karl Popper ile aynı fikirde olma zorunluğu yok. Bildiğiniz gibi Karl Popper, tezlerinin çürütülebilir olduğunu önceden söyleyip kabul eden Einstein'ı, en çarpıcı bilim adamı örneği olarak kaydediyor. O zaman bizim de oturup, Erbil'in tezini çürütmeye çalışmamız gerekiyor ki bilimsel olduğu kabul edilsin. Fakat işimiz var, gücüm var. Türkiye'de her sallayanın salladığını çürütmeye kalkışmaya ömür yetmez. Sanıyorum, M. Ali Erbil başka bir şey söylemek isterken, ağzından başka bir şey çıkmış olmalı. Hani, bilim adamları çoğunlukla genel kabul gören görüşlerin aksine konuşmayı ve kuram geliştirmeyi seçen kahramanlardır ya... Lavoisier, selefi ve çağdaşı kimyacıların görüşlerine meydan okumasaydı, Lavoisier olmayacaktı ya hani... M. Ali Erbil de aslında, " Vergi verenler kerizdir!" diyeceği anda vazgeçmiş, lafı tersine çevirmiş olabilir. Nereden çıkartıyorsun derseniz, halk arasında yukarıdaki gibi bir anlayış çok yaygındır, Türkiye'de sevincinden göbek atarak vergi veren insan bulmak neredeyse olanaksızdır. Rekortmen listelerine bakın, ikide bir "adının açıklanmasını istemeyen" kişiler görürsünüz. Belki de bu kişiler , "enayi" sayılmamak için isimlerinin açıklanmasını istemiyorlardır. En iyisi şu tezde anlaşmak: "Vergi vermeyenler arasında da vatanseverler vardır! Vergi verenler arasında da verdiğinden fazla kaçıranlar vardır." Bir de tabii bizim gibi bir " üçüncü tür" var ki, durumları hicran yarasıdır. Okuyup adam olacağım diye gençliğini harcarsın, bir işe girip merkep gibi yıllarca çalışırsın, kaynağından kesilmiş vergiyi de tıpış tıpış ödeyip memlekete katkıda bulunursun. Sonra ne olur? Keçi kuyruğu gibi ne uzar ne kısalırsın! Sonunda da cücük kadar bir emekli maaşı ile bir kenara fırlatılıp atılırsın. Fakat bana inanıp da sakın dövünmeye kalkışmayın, keçileri kaçırmadan yaşamak her şeyden güzeldir yine de..
|