|
 |
 |
 |
 |
'Lübnan'dan çekiliyoruz'
|
|
Hariri suikastından Suriye'nin zararlı çıktığını söyleyen Devlet Başkanı Beşar Esad, "30 Nisan'a kadar bütün askerlerimizi Lübnan'dan çekmiş olacağız" dedi.
Cumhurbaşkanı Sezer'in ziyaretini dört gözle bekleyen Suriye Devlet Başkanı Esad ile yaptığımız söyleşinin ikinci gününde, Hariri suikastı, Suriye birliklerinin Lübnan'dan çekilmesi ve Türkiye'nin oralardan nasıl göründüğünü konuştuk. Lübnan'daki 14 bin askerinizi ne zaman çekeceksiniz? Bu konuda garantiler istediğinizi söylemiştiniz. Nedir o garantiler? BM Güvenlik Konseyi "hemen" çekilmeden söz ediyor. - Başlangıçta biz hiçbir garanti istemedik. Aslında böylesi bir uluslararası ortamda hiçbir garantiden söz edilemez. Aslında 1559 Sayılı Güvenlik Konseyi kararı, BM Ana Sözleşmesi'ne aykırı. Örneğin karar öncesi ve sonrasında Lübnan'ın durumuna baktığınızda o ülkedeki istikrarsızlığı görecekseniz. Oysa normalde Güvenlik Konseyi'nin görevi ve işlevi istikrarı sağlamaktır. Ama biz her şeye rağmen BM kararlarına saygılıyız. Çünkü biz hâlâ, bizim gibi küçük ve güçsüz ülkelerin bu örgüte ihtiyacı olacağına inanıyoruz. Zaman zaman kararları adil olmamakla birlikte. Önemli olan bu örgütün, süper güçlerin çıkarına hizmet edecek bir duruma getirilmemesidir. İşte bu nedenle biz "1559 Sayılı kararı uygulayacağız" dedik. BM ve Suriye-Lübnan Ortak Askeri Konseyi'nin belirlediği çerçevede en geç 30 Nisan'da tüm askerlerimizi Lübnan'dan çekmiş olacağız.
İŞGAL BEKLEMİYORUM
Lübnan'daki trajik bir olay meydana geldi. Hariri suikastı... Bazı çevreler Suriye'yi suikastı düzenlemekle suçladı. İsrail'i işaret edenler de oldu... Suriye'nin böyle bir suikastı düzenlemesinin mantığı ne olabilir? İsrail düzenlemesininin mantığı ne olabilir? - Bizim Hariri'yi öldürmemiz için hiçbir mantıklı gerekçemiz yok ve olamaz. Doğal olarak böyle bir cinayetten söz ederken kimin zararlı ve kimin kârlı çıktığına bakılır. Bundan en kârlı çıkanlar, Suriye ve Lübnan'ın iyiliğini istemeyenlerdir. Bu tarife birçok ülke girer. Elimde kesin kanıt olmadığı sürece de resmi olarak ben bir ülkenin adını veremem. Ancak bir kez daha söylüyorum: Bu işten Suriye ve Lübnan zarar görmüştür. Suriye hem bölgesel, hem de uluslararası alanda zarar görmüştür. Ayrıca Suriye bir dostunu kaybetmiştir. Başbakan Hariri, hep Suriye'nin Lübnan'daki varlığını desteklemiştir. Hariri, bir yurtseverdi ve Arap milliyetçisiydi. Taif anlaşmasını destekleyenlerdendi ve bu anlaşmanın bir tarafıydı. Bu anlaşma Suriye'nin Lübnan'daki askeri varlığını yasallaştırmıştı. Suriye bu anlaşma ile Lübnan'daki iç savaşı durdurmak için bu ülkeye asker göndermiştir ve savaşı durdurmuştur. Eğer zaman zaman bazı Lübnanlılarla görüş farklılığımız olduysa bu da olağandır.
Bir İtalyan gazetesine ABD'nin Suriye'ye müdahale edeceğini, zamanın çok daraldığını ve ABD askeri operasyonunun kaçınılmaz hale geldiğini söylemişsiniz.. - Hayır, bu doğru değil... Biz resmi bir açıklama ile gazetenin haberini yalanladık. O gazetenin muhabiri bana neden Irak savaşına karşı çıktığımızı sormuştu. Ben de ona "Biz Amerikan planını biliyorduk ve bazı Amerikalıların Irak'tan sonra Suriye'ye ve İran'a yönelik planlar yaptıklarını" söyledim. İtalyan gazeteci kendine göre yorum yaptı. Sorunuza gelince; ben böyle bir saldırı ya da işgal beklemiyorum. Ancak tedirgin olduğumuzu da saklayamam. Çünkü Amerika gibi süper ve uluslararası hukuku saygısı olmayan bir devlet sizi tehdit ediyor. Ve tehditlerini başka yerlerde pratikte uygulamış. Ancak bir kez daha söyleyeyim, Amerika'dan askeri bir eylem beklemiyorum. Ancak tehditlerin birçok çeşidi var. Dünyadaki siyasal ve ekonomik durum, terörün yaygınlaşması, Irak'taki durum tüm bunlardan öncelikle bizim gibi ülkeler etkileniyor. İşte bu nedenle tedirgin olmamız için nedenimiz var. Üstelik gelecek hiç net değil ve hiç kimse ne olabileceğini kestiremiyor.
İSRAİL'E SUÇLAMA
Amerika, sonradan doğrulanmasa da; Irak'a, kitle imha silahları bulundurduğu gerekçesiyle müdahale etti. Sizin de bu tür silahlara sahip olduğunuz söyleniyor. Daily Telegraph'a yaptığınız açıklama yani "İsrail bu tür silahlarını imha ederse biz de ederiz" demeniz "kabul" anlamına geliyor mu? - Hayır bu doğru değil. Biz 2003 yazında Birleşmiş Milletler'e bir öneride bulunarak Ortadoğu'nun her türlü kitle imha silahlarından arındırılmasını teklif ettik. Bizim bu önerimize Batı ülkeleri destek vermediler. Çünkü, Ortadoğu ülkeleri arasında kitle imha silahlarına sahip tek bir ülke vardı o da İsrail. Oysa bölgede bir devletin bu tür silahlara sahip olması doğal olarak diğer ülkeleri tedirgin ediyor ve onları benzer silahlara sahip olmaya itiyor. Bu ise sonu gelmeyecek bir silah yarışı demektir. Biz, Suriye olarak kitle imha silahlarının yayılmasını önleyen uluslararası anlaşmayı imzalayan bir ülkeyiz. Biz silahlanmanın sorunları çözmek ve barışı gerçekleştirmek için doğru bir yöntem olduğuna inanmıyoruz.
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|