 |  |
  |
|
Koç, Eczacıbaşı ve Sakıp Sabancı..
Sakıp Sabancı'nın ölümü üzerinden bir yıl geçti. O'nu sadece yakınları, şirketlerinde çalışanlar ve arkadaşları anmıyor. Toplumun çok değişik kesimlerinden insanlar da, "Sakıp Sabancı Olayı" nın önemini bir kez daha hatırlamaktalar. Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı ve Sakıp Sabancı.. Bu isimler biz Türklere, toplumsal yaşamın sadece "Devlet" merkezli olmadığını öğreten öncülerdir. Bunlar girişimciliğin adeta engellendiği ve kökten devletçiliğin her alanda kutsandığı bir ortamda, çöldeki vaha gibi karşımıza çıkmışlardır. Esnafın tüccara, zanaatkarın sanayiciye dönüşmesine öncülük etmişlerdir. Bu öncüler sayesinde " İş Adamı" kavramı sözlüklerimize girmiştir. Osmanlı'da da Cumhuriyet'te de zengin insanlar ve zengin aileler vardır. Ama bu zenginlikler geniş halk kitleleri tarafından daima kuşku ile karşılanmış ve hem toplum, hem devlet, servete hep kuşkulu gözle bakmıştır. "Harp Zengini", İhtikarcı", "Karaborsacı", "İstifçi", "Türedi" benzeri tanımlamalar, "Zengin " yerine sürekli ikame edilmiştir . "Mülkiyet" asla temel bir hak olarak görülmemiştir. "Yatırım" daima devletten beklenmiştir. Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı ve Sakıp Sabancı, aile isimli şirketleri kurumsallaştıran, ekonominin sadece "Kamu Sektörü" nden ibaret olmadığını öğreten, üretimin yalnızca KİT'lerden beklenmemesi gerektiğini kanıtlayan öncülerdir. Bunlar bulup yetiştirdikleri genç insanlara şirketlerini teslim etmişler ve "Yönetici "nin ille devlet bürokratı olması gerekmediğini de göstermişlerdir bu topluma. Yabancı sermaye ile ortaklıklar kurmuşlar, knowhow transferleri yapmışlar, montaj ve ambalajdan, dünya çapındaki kalite ve üretime uzanan engelli yolu sabırla aşmışlardır. Türkiye'nin kronik ekonomik ve siyasi krizlerine direnebilmişler, sürekli ödemezlik ve devalüasyon sarmalında boğulmamayı başarmışlardır. Başarılarının ürünü olan servetlerini, sade ailelerine ve kendilerine harcamamışlardır. Hemen her alanda sosyal girişimlere öncülük etmişler, vakıflar kurmuşlar, sivil toplum örgütlenmesinde de ilk adımları atmışlardır. Onlar ödedikleri vergilerle, yarattıkları katma değer ve istihdamla, topluma yaptıkları katkılarla, Türkiye'de "Servet" i meşrulaştırmışlar ve zengin olmaya itibar kazandırmışlardır. Birinci ölüm yıldönümünde sevgi ve hasretle andığımız Sakıp Sabancı, ayrıca medeni ve siyasi cesareti ile de örnek bir vatandaştı. En tartışılmaz konularda düşüncesini açıkça söyler, ne statükodan, ne de siyasi iktidarlardan çekinirdi. Halkla kaynaşmak, onun için en güvenilir ortam içinde bulunmak anlamına gelirdi. Sakıp Sabancı'yı anarken, hepimizin bir durum değerlendirmesi yapmamız gerekiyor. Aşırı devlet merkezli ve hep "Tek Adam "lara dönük yaşamayı ve düşünmeyi bırakmalıyız artık. " Lider" ler her alanda, her meslekte ve her toplum kesiminde var. Bu çağda devletin bir görevi de, bu liderlerin çoğalabilmesi için gerekli güven ve istikrar ortamını sağlamaktır. Siyasetin varlık sebebi de bu olmalıdır. Bir iş adamı hesapsız ve kötü yönetim sonucu iflas ederse, bu onun sorumluluklarını gündeme getirir. Ama bir siyasi iktidarın hesapsız ve kötü yönetimi sonucu aynı anda binlerce iş adamı iflas ederse, bu toplumsal yoksullaşma anlamına da gelir. Bir ekonominin gücü de kuşaktan kuşağa güçlenerek aktarılabilen şirketlerin sayısı ile ölçülüyor. Koç, Eczacıbaşı ve Sabancı bunu başardılar. Türkiye'de çok büyük başarıdır bu.
|