Başbakan'ın gizlediği gazeteci benim!..
Günlerdir merakla bekliyorum... Acaba Başbakan açıklayacak mı?.. Geceleri 3 Kulhuvallah okuyorum, bu gizli kişiyi açıklamasın diye... Görüyorum ki benim, asil, tarafsız, etik, namuslu ve onurlu medyamın hemen bütün mensupları ayağa kalkmış durumda... Açıkla açıkla diye tempo tutuyorlar... Bu basının namusunu ayaklar altına alan haini, bu Başbakan'la gazeteci diye randevu alıp, başka işler konuşan cibilliyetsizin kim olduğunu benden başka herkes merak ediyor..
Ben merak etmiyorum... Çünkü o kişi benim!!!... Sevgili Başbakan'a çok teşekkür ediyorum... Adımı açıklamayarak yapabileceği bütün iyilikleri yaptı bana... Ama heyhat!.. Artık dayanamıyorum!.. Bu hainliği linç etmek isteyen, bu onurlu, bu vatanperver, bu Le Monde yönetmenlerini, Washington Post editörlerini yüksek etik değerleriyle kıskandıracak meslektaşlarıma karşı daha fazla utanç!! duymak istemiyorum... Vicdanım sızlıyor! Alt tarafı, Başbakan'a "Her gördüğünüz yerde bana çok samimi davranın... Bana ne kadar yakın olduğunuzu herkese hissettirin..." demiştim... Bizim meslekte Başbakan'a yakın olmak bilemezsiniz insanlara neler kazandırır...
Bu güzel gazetecilik mesleğinin tarihi hep Başbakan'lara yakın olup, bunun nimetlerinden yararlananlarla doludur... Genelde Medya Grubu Başkanlıkları'na bu yolla gelinir... Olmadı, sizi mutlaka bir şeyin başı yaparlar... Belki sevgili Turgay Ciner sizin bana yönelik bu teveccühünüzü görür de, ben de tepelere, daha tepelere, daha daha tepelere, hiç kimsenin ulaşamayacağı tepelere gelirim diye düşünmüştüm... Sizinle, basının diline düşen bu görüşmemizden sonra, hemen bizim Ergun Babahan'ı izlemeye koyuldum... Her hareketini gayet ince eliyorum, sıkı sıkıya dokuyorum... Suratı asıksa, "tamam" diyorum "İş oldu... Size olan müthiş yakınlığım beni nihayet zirvelere taşıdı..." Sonra bakıyorum, Ergun gayet rahat ve kendinden emin ... Üzülüyorum!.. Başbakanımla yaptığım görüşme, neden hâlâ sonuç vermedi... Hayıflanıyorum... Hayıflanıyorum... Hatta sizi bir daha aramak istiyorum... Gün kolluyorum iyi bir röportaj yapmak istiyorum, dertleşmek, dertleşmek istiyorum...
Sonra düşünüyorum ben sizden, başka neler istedim... Hiiç... Hiç de fazla bir şey istemedim... Alt tarafı, gazetecilikte, televizyonculukta benimle rekabet eden rakiplerimi biraz bokladım... Onların biraz üzerine gitmenizi istedim.. Kendim için mi istedim?.. Hayır... Tabii ki Türkiye için... Namert olsun kendisi için bir şey isteyen. Onlar temizlenecek ki, ben pardon Türkiye daha bir müreffeh, daha bir rahat, daha bir zengin olacağız İnşallah... Geçmişe koskoca bir sünger çektim... Bembeyaz bir sayfa açtım... Geldiğiniz günden beri, kanımla, canımla, uğraşıyorum... Çok mu fazla bir şey istiyorum... Sadece ben ve bana olan teveccühünüz sayesinde hep benim sözümü dinleyecek patronum güçlü olsun...
Basın özgürlüğünü de ben sağlarım... Bir iki arkadaşım var... Muhalefet eden... Onları toplar, kontrollü muhalefet yaptırırım... Şimdi ismini hatırlayamadım... Hani eski bir siyasi söylemişti: "Solculuk mu yapılacak?.. Gerekiyorsa onu da biz yaparız... Başkasına gerek yok..." Hepsi hepsi buydu, sevgili Başbakan'dan o gizli görüşmede istediklerim... İsmimi vermeyerek, beni nasıl mutlu etti bilemezsiniz... Ama baktım ki bütün etik Türk basını konunun üzerine gidiyor.. Dayanamadım ve basın etiğine yönelik bu ihanetimi!! açıkladım... "Şimdi yazın 9 sütuna kapkara haykıran puntolarla; Reha Muhtar vatan hainliğine devam ediyor hâlâ..."
|