|
|
|
|
|
|
Plazma ya da LCD, mesele bu
Tamam biraz abartmış olabilirim. Ama bugünlerde Plazma ve LCD televizyonlar arasındaki farklar ve benzerlikler ciddi kafa karıştırıyor.
Anneannemin buzdolabını çok özledim. Benimle yaşıt olan (henüz saklamıyorum 30 yaşındayım) Arçelik marka bu buz dolabı yıllardır o evin demirbaşlarındandır. Ve her zaman içinde yaprak sarması, ekşili patates kızartması, mevsimine göre kavunlu dondurma, içli köfte gibi çocukluğumuzdan beri yediğimiz ve kişisel damak tadımızı oluşturan tadlar bulunur. No Frost teknolojisi çıktığında ona sürpriz olarak bir buzdolabı aldık. Ama o alıştığı eski buzdolabından vazgeçmedi. Onun için teknoloji "alışkanlık yaratan arkadaşları gibiydi". Televizyon konusunda da çok tutucuydu. İlk renkli televizyonunu hala kullanan ve ona 8 kanal yettiği için, çok kanallı televizyonlardan nefret eden anneannem, belki de tutucu teknolojik yaklaşım hareketi kurulsa, hareket liderlerinden biri haline gelebilir. Oysa şimdilerde teknoloji demek, değişim kelimesi ile aynı ağır anlamı içeriyor. Farkında mısınız? Evlerimizdeki her şey değişiyor. Üstelik bu değişimi yakalamak için illa üst lüks markaları takip etmek gerekmiyor. Yıllardır orta gelirli Türk tüketicisinin vazgeçemediği markalar da en son teknolojiyi çok kolay ulaşılır fiyat ve taksit desteği ile sunuyorlar. Evlerimize televizyonun ilk kez girdiği zamanları yaşım dolayısı ile hatırlayamam. Ancak renkli televizyona geçtiğimiz sancılı dönemleri çok iyi hatırlıyorum. O günlerde renkli televizyon bir statü sembolü idi. Biz apartmanımızın tüm çocukları "Uykudan Önce"yi izlemek için komşumuz Gazi Beyler'in evine doluşurduk. Annem iki lafın arasında "Bilmem kim hanımlar da renkli televizyon almış" derdi. Evimize renkli televizyon girdiği anı, o kutuyu açışımı, televizyonu kuruşumuzu hayatım boyunca unutamam.
TAM ŞOKU ATLATIRKEN Nedense artık beni hiçbir televizyon 8 kanallı "Schaub Lorenz" marka televizyonumuz kadar etkilemeyi başaramadı. Ancak plazma televizyon konusu beni iyi sarstı. Tam plazma vakasını hazmediyorduk ki bu kez de karşımıza "LCD TV" kavramı çıktı. Son kullanıcı olarak baktığınızda fiyat faktörü dışında fazla bir fark var gibi görünmüyor. Ama teknolojik açıdan durum hiç de öyle değil. Burada asıl soru plazma mı, yoksa LCD'mi almanın daha doğru olacağı. Bu hiç de kolay bir soru değil. Çünkü bu kararınızla, birbiri ile ciddi anlamda kapışan iki teknoloji arasında da seçim yapmış olacaksınız. Ancak iki teknolojinin çalışma prensipleri ciddi anlamda birbirinden farklı. Plazma televizyon, yüzbinlerce bağımsız piksel hücresinin xenon ve parlamalarını sağlayan neon gazı ile elektrik etkileşim yaratarak ışık meydana getirmesi ile çalışıyor. Bu ışık her hücredeki farklı renk oluşumu ile de ışıktan, istenilen renk ve görüntülerin oluşmasını sağlıyor. Her piksel hücresi bağımsız bir mikroskopik floresan ampulu gibi davranarak televizyonun arkasındaki silikon karttaki yazılımdan gelen emirleri uyguluyor. LCD ise TFT (Thin Film Transistors) yani ince film vericilerin iki tabaka cama arasında yerleştirilmiş sıvı kristal dolgulu hücreler üzerine voltaj vermesi ile çalışıyor. Elektrik akımı geldiğinde kristaller beyaz ışığa en doğru açıyı uygulayarak, en doğru rengi çıkarmaya çalışıyorlar. Plazma ekranlar 3000:1 oranında yüksek bir çözünürlüğe sahipler. Oysa LCD ekranlar ortalama 700:1 oranında çözünürlük sağlıyorlar. LCD'lerin en önemli avantajı ise ömür ile ilgili. LCD üreticileri ürünlerinin 50.000 ile 75.000 saat dayanabileceğini açıklıyorlar. Üstelik bu süre sonunda ana ışık kaynağını değiştirip kullanmaya devam edebiliyorsunuz ürününüzü. Plazmalarda ise kullanım süresi 25.00-30.000 saat arası değişiyor. Burada asıl sorun ise argon, neon gibi gazların zamanla parlaklığını yitirmesi. Bu gazları değiştirmenin ise bir yolu yok. Görüntü konusunda ise kişisel kriterler öne çıkmakla birlikte hareketli görüntülerde plazma daha iyi sonuç verebiliyor. Ancak LCD TV'ler de küçük boyutlu versiyonları ile daha esnek fiyat ve küçük mekanlara sığabilme olanağı sağlıyorlar.
Rahşan GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|