Bir İstanbul kültür kitabı
Eski Roma yedi tepe üzerine kurulmuş... Derler ki, Kostantinus da İstanbul'u kurarken Roma'yı örnek alıyor, ayrıca yedi sayısının uğuruna ve kutsallığına inanıyor. Bu yüzden sarayının ana salonu, "Hepta Lichnos", yani "yedi kandilli" olarak anılmaktadır. İmparatoru korumakla görevli "yedi kıta" dan oluşmuş bir muhafız alayı vardır. İmparator kendisini, çevresinde "yedi gezegen"in dönüp durduğu güneş yerine koymuştur, ki Çemberlitaş üzerindeki heykeli de (Apollo Sol İnvicto) bu durumu betimlemektedir. Sanat tarihi ve İstanbul araştırmacısı, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi, ressam ve "3 Hürel" grubunda vurmalı çalgılar çalan Haldun Hürel, bu becerilerine bir yenisini katarak Dharma Yayınları arasında çıkan "İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık" başlıklı kapsamlı çalışmasıyla İstanbul'un geçmişten geleceğe bir fotografisini çıkarıyor. Sahi, İstanbul'da kaç tepe bulunmakta? Kuştepe, Gültepe, Göztepe, Gayrettepe mi İstanbul'un tepeleri? Haldun Hürel, şöyle sıralıyor "yedi kandilli" İstanbul'un yedi tepesini: "Birinci tepe bugün Topkapı Sarayı ile Sultanahmet Camisi'nin bulunduğu yükseklikti. Aslında bütün bu tepelere yükseklik demek coğrafi anlamda daha uygun. Çünkü en yüksek olan Edirnekapı tepesi, denizden sadece 76 metre yukarıda. İkinci tepe batıya doğru giderken, hemen ileride, Çemberlitaş diye bilinen Konstantinos sütununun olduğu bölge ve çevresi. Üçüncüsü Beyazıt ve Süleymaniye alanı. Dördüncüsü derin bir vadiyle yarılmış olan Fatih. Beşinci tepe Fener'in üst kısımlarında, Yavuz Sultan Selim Camisi'nin bulunduğu bölge. Altıncı tepe, az önce en yükseği diye söz ettiğim ve Mihrimah Sultan Camisi'nin yer aldığı Edirnekapı tepesi. Yedinci tepe de Marmara Denizi'ne bakan yükselti, yani Cerrahpaşa. Görüldüğü gibi, bu tepelerin altı tanesi Haliç'e bakan aksı takip ederken yalnız Cerrahpaşa yükseltisi Marmara'yı "seyretmeyi" yeğlemiş..." Hürel'in çalışması, bir anlamda Reşat Ekrem Koçu'nun tamamlayamadığı "İstanbul Ansiklopedisi" ni çağrıştırmakta... Hürel de Koçu gibi bir baştan bir başa İstanbul'u adımlayarak gördüğü çarpıklıkları ve tabii güzellikleri de tarihin süzgecinden geçirerek aktarıyor. "İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık" kitabından rasgele bir sayfa açıyorum. Bakın Kadıköy Altıyol meydanını süsleyen bronz boğa heykeli için neler söylüyor: "Heykel, İstanbul'un bir çok yerini dolaştıktan sonra en sonunda buraya dikildi. Ben yine de bu boğa heykeliyle özdeşleşebilecek meydanın, Beyazıt meydanı olduğunu düşünüyorum. Zira bu meydanın Roma çağındaki adı "boğa meydanı" idi. Tarihsel ve kültürel bir jest olabilir bu, değil mi?" Neden olmasın? İstanbul içre nice böyle tarihsel ve kültürel jest olacak yapılar vardır. "İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık", gerçekten de "bir İstanbul kültürü kitabı"... Başta bu kenti yönetenler olmak üzere, İstanbul'da yaşayanların mutlaka okumaları gereken önemli bir çalışma... İstanbul'u yarının güzelliklerine taşıyacak bir anahtar...
|