|
|
|
|
|
|
Abazanlığın kitabını yazdı
Reşat Çalışlar "Beni Kalbimden Vuranlar Var Ya" kitabıyla edebiyat dünyasına girdi. Kendi deyimiyle 'sosyo-fantastik bir abazanlık hikayesi'ni anlatıyor. Arka kapakta ise Cem Yılmaz'ın imzası var.
Entelektüel eğlence yazıyorum
Reşat Çalışlar ilk romanı "Beni Kalbimden Vuranlar Var Ya" ile edebiyat dünyasına adım attı. Oral Çalışlar'ın oğlu olan yazar "sosyofantastik" bir abazanlık hikayesi anlatıyor.
Genç romancı Reşat Çalışlar'ı bundan 2 buçuk yıl önce Hayvan Dergisi'nin bekleme odasında tanımıştım. Uzun süreden beri yazıyor. Yeni Binyıl, Radikal, Habertürk, Milliyet gibi çeşitli gazetelerin çeşitli eklerine, Yapı Kredi Yayınları'nın Kitap dergisi ile Hayvan, Öküz ve Picus dergilerine deneme ve eleştiriler yazdı, yazmaya devam ediyor. Alman Lisesi'ni bitirdikten sonra, önce Darmstadt Üniversitesi'nde sosyoloji okuyan Çalışlar, Mainz Üniversitesi'nde karşılaştırmalı edebiyat ve ardından Romanoloji bölümlerine kayıt yaptırdı. Madrid'e gidip İspanyolca öğrendi ve İspanyol üniversiteleri sınavına hazırlandı ve Complutensa Üniversitesi'ni kazandı. Şimdi Bilgi Üniversitesi'nin Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde son sınıf öğrencisi. Reşat Çalışlar'ın Okuyanus Yayınları tarafından çıkarılan "Beni Kalbimden Vuranlar Var Ya" adlı romanı, genç ve entelektüel bir abazanın (Emre Sağlav) önce Türkiye'nin sonra da tüm dünyanın hakimi oluşunun komik ve heyecanlı öyküsü. "Türkiye'ye has bir fantastik öykü" olarak değerlendirebileceğimiz bu ilk eser, arka kapak yazısını ünlü şovmen Cem Yılmaz'ın kaleme almasıyla da ilgi topladı. "Bu elinizdeki eseri çocukken hiç sirke gitmememden sebep okudum... İlgili fikrim ise şu; burada da sirk teması var, fili var, maymunu var, palyaçosu var, köpeği var, her türlü sihirbazı var, atı var, kelebeği var" deyip, şöyle noktalıyor arkasözü: "Ben edebiyata övgü yazamayacak kadar cahil olduğumdan, yazımı Johann Faber'den bir alıntı ile bitiriyorum: 'Kurban olam kalem tutan ellere' Cem Yılmaz / (32) serbest meslek." Yılmaz'a bunları yazdıran Çalışlar, bakın neler söyledi.
* Kitabınızın oluşum sürecinden bahseder misiniz? Aslında iki ayrı roman projem vardı. Biri fantastik, arabesk kültürü; diğeri de gerçekçi, bizim kuşağın ruh halini anlatan bir roman projesiydi. Daha sonra bu iki projeyi tek bir romanın çatısı altında birleştirdim ve "sosyo-fantastik" diyebileceğimiz türden bir kitap ortaya çıktı. Ama kitap medyada daha çok abazanlık ve popüler kültür bağlamında yer alıyor.
* Kitabın kahramanı Emre Sağlav'ın abazanlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Emre Sağlav'ın abazanlığı, "entel, modern ya da seçkin abazanlık" diyebileceğimiz cinsten. Kadınları et olarak algılayan, onlara parçalamak istercesine bakan bir karakter değil. Yumuşak, incelikli, medeni bir erkek. Kadınlara karşı aşırı şiddetli bir arzu duymasına ve bu arzusunu tatmin edememesine karşın, Emre Sağlav'ın kadınları arzulayışının incelikli bir yanı var. Çok ürkek, kibar, çekingen, rafine zevkleri olan, "iyi niyetli" bir abazan Emre Sağlav.
* Çok fazla ünlü isim var. Türkiye'ye özgü bir fantazya olan bu romanda ünlüleri nasıl kullandınız? Ünlü isimleri, Türkiye'nin sosyolojisinin gizemli, sürprizli, orijinal, fantastik, büyülü çağrışımlar yapan boyutlarını yansıttıkları durumlarda kullandım. Örneğin Nalan, romanda anlatılan ve bir büyü malzemesi olarak kullanılan eziklik duygumuzu en iyi yansıtan sanatçılardan biri. Özellikle de "Acemi Balık" şarkısında sesi, eziklik duygusunu olağanüstü güzel bir şekilde yansıtıyor. Bu nedenle eziklik büyücüsü Emre Sağlav, eziklik büyülerini yaparken Nalan'ın şarkılarını dinliyor, onların sosyolojik analizini yapıyor. Cem Yılmaz'ın klişeler üzerinden yaptığı esprileri büyü malzemesi olarak kullanan bir büyücü de var romanda. Kitap, "magazin dünyası" nın fantastik romana aktarılmış hali bir bakıma. Ama magazin yüzeyselliğinde bir roman olarak algılanmasını istemediğimi de belirtmeliyim.
* Son dönemde ülkemizde çok fazla roman yayınlanıyor. Bir ilk roman olarak kendi kitabınızı nereye oturtuyorsunuz? Klişe olmayan bir cevap vermek gerekirse; eğer mümkünse ön sıralarda, bayan yanı bir yere oturtulmak isterim. Ama bunu bileğimin hakkıyla, yer göstericilere bahşiş ödemek zorunda kalmadan elde etmeyi tercih ederim.
* Her büyücünün ayrı bir büyü yöntemi var. Fantastik romanları okumayı mı tercih ediyorsunuz? Aslında çok fantastik roman okuyan birisi değilim. Yüzüklerin Efendisi'ni ve Mülksüzler'i okumadım. Benim en sevdiğim fantastik yazar, günümüz standartlarında fantastik edebiyat açısından çok demode kalan bir isim; Kafka. Romandaki büyüleri tasarlarken, fantastik edebiyat konusundaki birikimimden ziyade Türkiye'nin sosyolojisi konusundaki bilgi birikiminden yararlandım. Çünkü bu büyüler sosyolojik. Gerçi fantastik yönleri de ağır basıyor. Fantazyayı sosyolojik meseleleri aydınlatmak için bir araç olarak kullanmadım sadece. Fantastik olanı ve sosyolojiyi dengeli bir biçimde iç içe geçirmeye çalıştım.
* Bu işten para kazanmayı düşünüyor musunuz? Para kesinlikle öncelikli beklentim değil. "Roman yazdım bip bip para geldi bip bip" diye bir beklentim yok. Tabii bu yanlış anlaşılmasın, ben aşırı idealist, "Benim için önemli olan içimdekileri kağıda dökmektir. İnsanların ne tepki vereceği umurumda değil" diyen bir yazar değilim, elbette ki kitabımın başarı kazanmasını, ilgi görmesini istiyorum. Kazanacağım parayı da evdeki yazıcıya kartuş almak ve yazdıklarımı daha sık basabilmek için kullanmayı tasavvur ediyorum şimdilik.
* Kitabınızda Thomas Mann var, Bergson var. Çok ciddi kitaplardan alıntılar yapıyorsunuz. Birini de siz çevirmişsiniz. Evet, kitap sadece abazanlık ve popüler kültür gibi "light" konular üzerine değil. Karmaşık bir sistematiği olan, düşünce oyunları, entelektüel referanslar içeren bir roman. Belki de entelektüel gençlere yönelik "eğlendirici roman" olarak tanımlanabilir. Zaten benim edebiyat anlayışımın içerdiği en önemli hedeflerden biri entelektüel eğlence üretmek.
Sayım Çınar
|
|
|
|
|
|
|
|
|