Günü geldiğinde...
İktidar partisinin Kızılcahamam kampında gazeteci Fatih Altaylı Başbakan'a, gazetecilere neden randevu vermediğini sormuş... Erdoğan da, randevu talebinde bulunan kimi "gazeteci" nin iş takibi, baskı, talep... yatırım projesi, ihale, kredi isteği gibi çantalar taşıdıklarını söylemiş. Söylemiş ama isimleri söylememiş: "İsimleri açıklamam ama tonlarla adam var." İsimleri merak etmemeliymişiz; "günü geldiğinde birer birer açıklayacağım" demiş.
Haklı olarak, bu sözlere, sözlerin kesinliğine ama isimlerin esrarına, herkesin zan altında bırakılmasına tepki duyan meslektaşlar oldu. Başbakan, isimleri açıklamaya davet edildi. Nitekim Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi de "Sayın Başbakan, Basın Meslek İlkeleri'nin ' Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez' şeklindeki 3'üncü maddesini açıkça çiğneyenlerden söz ediyor. Mesleğimizde bu tür kişiler varsa, ayıklanması için üstümüze düşenleri yapmaya hazırız" demiş. Bütün bunlar acı ve komik!
Başbakan'ın, bu ülkede nice başbakanın bilmiş olduğunu bilmesine hayret ediyoruz; bu bir. Başbakan da zaten bilineni bilgi olarak vermiş sayıyor kendini; gözdağı ortamı yaratıyor; bu iki. Üçüncüsü ve en komiği, "meslekten ayıklama" vaadi. Zaten, Basın Konseyi'nin o "3. madde" si biraz karışık: "Gazeteciliğin (sadece) ahlaka aykırı özel çıkarlara alet edilmesi" mi söz konusu... Yoksa, "özel amaç ve çıkarlara alet edilmesi" zaten "ahlaka aykırı" mı, belli değil. Bu "ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlar" gazetecinin şahsi işi mi, yoksa grup, şirket, müessese için kovaladığı, takip ettiği, talep ettiği şeyler mi, hiç belli değil! Mesela, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin "Hak ve Sorumluluk Bildirgesi" ne şunları özellikle yazmıştım: "Gazeteci, bir bilginin, haberin yayını ya da yayınlanmaması karşılığı hiçbir maddi avantajın peşinde olamaz. Gazeteci, çalıştığı basın ve yayın organının kendisiyle yaptığı sözleşmede de kaydedilmiş olması gereken temel çizgisini dikkate alır. Onun dışındaki ve onunla çelişen veya orada belirtilmemiş olan tüm telkin, öneri, istek ve talimatı reddetme hakkına sahiptir. Gazeteci, inanmadığı bir görüşü savunmaya veya meslek ilkelerine aykırı bir işi yapmaya zorlanamaz. Müessese çıkarı: Gazeteci, Bildirge'deki mesleki çerçeve ile yayın organının çizgisi dışında, müessese çıkarı söz konusu olsa dahi, hiçbir faaliyete gönüllü veya zorla katılmamalıdır." Daha uzun ama daha net bir tavır! Ve biliyor musunuz, o zaman bu "Bildirge" yi büyük bir medya patronuna gösterdiğimde, neredeyse her maddesine "doğru, haklı" derken, bir tek yukarıdaki son üç paragrafa burun kıvırmıştı.
Zaten öyle bir devir yaşandı ki, gazetecinin kendisine çıkar sağlaması hep ayıp sayılırken bile, gazetecinin gazeteci kimliğiyle "müessese çıkarı" kovalaması görev addedildi! Bunun, yasa ve ahlak dışı yollarla telefon dinlemelerinde ortaya çıkan; başbakanlık koridorlarından, Meclis kulislerinden çıkmayan örneklerini, onların da üye olduğu Basın Konseyi Başkanı da bilmez mi! Kimi kendi üyesi olduğu için, TÜSİAD bile biliyor! Hangi biri "ayıklanmış" ki, bu meslek adına bu kadar atıp tutuluyor! İyisi mi, bu mevzua biraz daha devam edelim.
|