|
|
Mumcu ilk sınavı geçti
Anavatan Partisi'nde Erkan Mumcu'lu dönem başladı. Bir döneme damgasını vuran 'Özal'ın Anavatan'ı' son üç yılda inanılmaz bir çöküş yaşadı. Son 7 ayındaki gelişmeleri ise çok yakından izledim. Herkes bir ' kurtarıcı' arayışı içindeydi. Ya da ' artık yeter' denilecekti. Anavatan Partisi'nin 4.Olağanüstü Kongresi böyle bir zemin üzerinde gerçekleşti. Mumcu'lu ilk gün hem katılım hem de heyecan açısından beklenenin üstündeydi. Ankara'daki Atatürk Spor Salonu tıklım tıklım doluydu. Hatta basın bölümünde yer kalmamıştı. Dışarıda hafif kar yağışına rağmen ciddi bir kalabalık vardı. Anavatan Partisi Türkiye'nin son 25 yılında önemli rol oynamıştı. Bu nedenle kongreye her kesimden insan gelmişti. Ama yine de en kalabalık grubu orta ve yoksul kesim oluşturuyordu. Bir gün önce o insanların İstanbul'dan otobüslerle yola çıkışlarını izledim. Neyin peşindeydiler? Yaşlı, genç, kadın, erkek, gecenin geç saatlerinde yola çıkarak Ankara'da ' ne görecek', kendi yaşamları için ' ne bulacaklardı ?' Bir an kendimi 70'lerin o gerilimli siyaset yıllarında buldum. O günlerde yüz binlerin, ' düzen değişecek' sloganıyla Ecevit'in Taksim mitingine akmasını sağlayan ' umudu' düşündüm. Üzerinden neredeyse 30 yıl geçti. Gecenin karanlığında otobüslerle yollara düşen o soluk yüzlü insanlar, hâlâ hayatlarını değiştirecek o ' umudun' peşinde. Kongre, Divan Başkanı eski Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun açılış konuşmasıyla başladı. Salonun sürprizi ise rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın konuşmasıydı. Salondakiler bir an şaşkınlık yaşadı. Sonra işin sırrı çözüldü, konuşma Özal'a ait bir band kaydından alınmıştı ve yeni ekibin bu jesti son derece anlamlıydı. Siyaseten ilk konuşmayı Halil İbrahim Özsoy yaptı. Kısa konuştu ama kendisinden beklenmeyen bir performansla o sessiz kitleyi ateşlemeyi başardı. Kongre başlamıştı. Herkes Mumcu'nun ' liderlik rüştünü ispat etme' açısından bir dönüm noktası olacak bu konuşmayı merak ediyordu. Nasıl bir mesaj verecek, topluma ne önerecek, iktidarı nasıl eleştirecekti? Ve sahneye Erkan Mumcu çıktı. Kongreye gelirken ne söyleyeceğini bilemediğini belirtti ve şöyle devam etti: " Yüreğimi çıkarsam elinize versem, ruhumu çıkarıp fotoğraf gibi önünüze koysam, o zaman ne söylemek istediğimi anlatabilirim. " Mumcu, bir saati aşkın konuşmasında, Türkiye'nin iyi yönetilmediğini, Türkiye'nin heyecanını, geleceğini ve umudunu kaybettiğini öne sürerek, geleceksizlik ve umutsuzluğun bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şey olduğunu söyledi. Konuşması daha çok iç siyasete yönelikti. Geleceğe ilişkin ne yapacağı ve dünyaya nasıl bakacağı konusunda fazla ayrıntı vermedi. Buna rağmen salonda büyük bir coşku vardı. Coşkunun tavan yaptığı noktalar ise dikkat çekiciydi... Mumcu ne zaman ' güven ve temiz siyaset' ten söz edip, AK Parti'nin ampul amblemine alternatif Anavatan'ın ' güneş'i seçmesini önerdiğinde yoğun alkış aldı. Kuşkusuz Tayyip Erdoğan'a yüklendiğinde, milletvekili transferlerini kimin ve ne karşılığı başlattığına değindiğinde de alkış aldı ama ötekinin anlamı farklıydı. İnsanlar, sistemin kirliliğinin sürdüğünü, yolsuzluk söylentilerinin hiç değişmediğini, hatta kendisinin de bu sistemden ' nema'landığını bilse de özlemi değişmiyordu: ' temiz siyaset ve temiz yönetim' Kongre salonundan ayrılırken ayak üstü konuştuğum insanların gözleri parlıyordu. Biri şöyle diyordu: ' Türkiye ana muhalefetini buldu. Hedef iktidar...'
|