Karamsar havaya "Gül" kokusu...
Anket sonuçlarının partiyi en iyi noktada gösterdiği bir sırada iç ve dış kamuoyunda ortaya çıkan olumsuz hava, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü de rahatsız etmiş. Önceki sabah, gazetemiz yazarlarıyla kahvaltıdaki sohbetinde bunu gizlemedi. Yaptırdıkları anketlere bakıldığında kamuoyu desteğinin çan eğrisinin en tepe noktasına ulaştığını gördüklerini söyledi. Nitekim, kahvaltıda yaptığı konuşmada ekonomiden, dış politikaya kadar her şeyin iyi gittiğini belirtti. Türkiye'nin AB, ABD, orta doğu ve bölge politikalarında bir değişikliğin söz konusu olmadığını özenle kayda geçirdi.
Eleştiriler niye? Hükümetin politikalarında bir değişim söz konusu değilse, iç ve dış kamuoyundan gelen eleştirileri nasıl yorumlamak gerekir? Özellikle, iç kamuoyundan gelen tepkilere bakıldığında ilginç bir durum söz konusu. Seçim öncesi AKP'nin iktidara gelmesi için destek veren yazarların dahi son dönemde kaleme aldıkları makalelerindeki eleştirilerinin nedeni ne? Çünkü, partiyi i6ktidara taşıyan seçmen, ekonomideki sorunları giderici formüller ortaya koyan çok iyi kadroları olduğunu gördüğü için AKP'ye oy vermedi. Veya, dış politikada çok iyi açılımları olan, dünyada kabul görmüş teorileri bulunan kadroları bünyesinde barındırdığı için de oyunu AKP'den yana kullanmadı. Önceki dönemde yaşanan ekonomik ve siyasi krizlere, yozlaşmaya, nepotizme, teşkilatın gırtlağına kadar yolsuzluğa bulaşmış olmasına, sosyal dengesizliğe isyanının sonucu olarak oy pusulasında AKP'yi tercih etti. "Çalmazsınız, teşkilatınız yolsuzluğa bulaşmaz, demokratikleşme yönündeki yasaları ve uygulamalarını daha iyi yaparsınız, sadece seçmeninizle değil, kamuoyunun bütünüyle paylaşırsınız" düşüncesiyle oyunu AKP'den yana kullandı.
"Dayı deme dönemi değil" Uzlaşmacı politika izleyip, yapılanların kamuoyu ile paylaşılacağına ilişkin verdiği güvence de AKP'nin iktidara taşınmasında önemli faktör oldu. Nitekim Gül de dünkü gazetemizin manşetinde yer aldığı gibi, bu konudaki "hatalarını" kabul etti ve eleştirilerin temelini "diyalog eksikliğine" bağladı. Gül, demokratikleşme konusundaki açılımları, partiyi kurarken benimseyip kamuoyuna açıkladıklarını anımsattı. AB'den "17 Aralık sonrası hızınız düştü", "Ya çok yoruldunuz veya niyetiniz zaten AB'ye girmek değilmiş", "uygulamadaki eksikliklerinizi gideremiyorsunuz" yönünde gelen eleştirilere de şu yanıtı gönderdi: "Demokratikleşmede baskı olmadan bazı şeyleri yaptık. Yoksa ayıya dayı deme dönemi değildi. Hala da yapacaklarımız var. Örneğin, Vakıflar Kanunu yakında Meclis'e gelecek..." Peki, bunlar yapılırken, AKP içinde istifalara da neden olan eleştiriler niye? Gül'e göre; "Partiden ayrılanlar, hükümetin Kıbrıs ve AB politikasını liberal bulan ve aşırı milliyetçilik yönleri ağır basanlar..." Ya ABD ile ilişkilerdeki gerilim? Gül, her ne kadar Washington yönetimi ile aralarında bir sorun olmadığını kayda geçirse de ABD basınında yazılan eleştirileri de görmezden gelmediklerinin altını çizdi.
"Davutoğlu'na haksızlık" Bu aşamada, Türkiye'nin son dönemdeki dış politikasında etkin rol oynayan ve eleştiri okları üzerine yöneltilen Başbakanlık Dış Politika Danışmanı Büyükelçi Prof. Dr. Ahmet Davutoğulu'na herhangi bir soru yöneltilmeden sahip çıktı: "Ahmet Davutoğlu'na haksızlık yapılıyor. Davutoğlu da benim gibi düşünüyor..." Partinin etkin isimlerinin de son dönemde tartıştığı seçim konusuna gelince; Gül, bu konudaki görüşünü de şöyle dile getirdi: "Erken seçimi niye yapalım? Anayasa değişikliklerini dahi muhalefete danışarak, onlarla birlikte yapıyoruz. Niye Türkiye'nin huzurunu bozalım. Erken seçim deyince faizler iki katına çıkar..." Seçim yapma niyetleri olmadığına ilişkin kararlılığını, işçi ve çiftçiye yönelik popülist politikaları ret ettiklerini anımsatarak gösterdi. Görüşme bittiğinde Dışişleri Bakanlığı Konutu'ndan, karamsar havaya gül kokusu serpilmiş olarak ayrıldık.
|