|
|
|
|
|
|
Aleviler'in azınlık sayılması çok aşağılayıcı
Bağlama ustası Arif Sağ, Aleviler'in AB raporunda azınlık olarak kabul edilmesine ateş püskürüyor. Sağ, cesur açıklamalarıyla çok konuşulacak.
Ülkemde ne Aleviler ne de Kürtler azınlıktır. Bunu kim yazdıysa haddini bilmeli. Bir Alevi olarak bunu aşağılama kabul ediyorum. Ben Aleviliğe bir felsefe, yaşam biçimi olarak bakıyorum. Bu nedenle Aleviliği din sınırları içinde anlamaya ve anlatmaya çalışmam. Diyanet İşleri Başkanlığı olmamalı. Batı'da inananlar gider bağışını yapar. Benden inanmadığım bir şey için neden vergi alınıyor ki? Karım Yıldız'a aşık olduğumda ilk eşimle evliydim. Çok sıkıntılı günler geçirdik. 32 yıllık karım Yıldız benim ilk ve son aşkım.
Diyanet İşleri Başkanlığı laikliğe hiç yakışmıyor
Bir dönem milletvekilliği yapan bağlama ustası Arif Sağ, fiilen içinde olmasa da siyasetten kopmadığını söylüyor. Avrupa Birliği'nin raporunda Alevilerin 'azınlık' sayılmasını ise hakaret olarak kabul ediyor.
Bağlama virtüözü Arif Sağ bir süredir "Anadolu Ateşi" adlı yarışma programıyla dikkati çekiyor. Kısa süre önce "Davullar Çalınırken" adlı yeni albümüyle de hayranlarını sevindiren Sağ'ın, aynı zamanda "Muhalif Bağlama" adlı bir de nehir söyleşi kitabı yayımlandı. Sert çıkışlarıyla tanınan sanatçı, şimdi de Avrupa Birliği raporunda Aleviler'in "azınlıklar" içine alınmasına ateş püskürüyor...
* Anadolu Ateşi'nde bazen öyle mesajlar veriyorsunuz ki, siyaset yapmaktan vazgeçmiyorsunuz anlaşılan. Politikaya dönmeyi düşünüyor musunuz? Ben siyasetten hiç ayrılmadım zaten ama şu an halk müziğinde çok verimli bir dönemimi yaşıyorum. Burada bana ihtiyaç var, buna inanıyorum. Burayı bırakıp başka bir yere gitmek doğru değil. Bu da bir siyaset neticede. İşler çok yolunda gidiyor burada, çok güzel projelerimiz var.
* Nasıl projeler? Söylemek için erken olacak belki ama son beş çocukla birlikte, ciddi bir halk müziği müzikali hazırlıyoruz. Bu çok yeni pencereler açacak belki kültürel anlamda. Onları bırakmak istemememin bir nedeni de bu.
* Zaman zaman milletvekilliği yaptığınız günleri, Meclis'i özlediğiniz oluyor mu? Geçenlerde Zülfü Livaneli yarışmada konuğumuzdu. Kuliste bol bol sohbet ettik ve bana dedi ki "Sen beni niye uyarmadın?" Herhalde bu, sorunuzun cevabıdır.
* Siz de çok pişman oldunuz mu politikaya girdiğiniz için? Yani, ben de kendi işimle uğraşsaydım fena olmazdı. Müzik öyle bir şeydir ki, "Ah keşke yerimde dursaydım, kendi meselemi halletseydim" diye büyük bir özlemle karşı karşıya kalırsınız. Ben çok kaldım... Çok samimimi söylüyorum, 4 buçuk yıl boyunca beynim hiç yerine gelmedi. Ben ne yaptığıma bir türlü karar veremedim.Çünkü Türkiye'deki klasik politikacılar gibi olamıyorum. Beynimdeki düşüncemi eğip, büküp, çevirip başka türlü dile dökemiyorum. Dolayısıyla diplomasi anlamında düşünülen politikacılar olamıyoruz. Sanatçılar disipline edilemezler, diplomasi ise bir disiplin meselesidir.
BU İŞİ ÇOK İYİ BİLİYORUM * Türk Halk Müziği'nde bir otorite olarak kabul ediliyorsunuz. "Onun üzerine saz çalan yok" diyor, kimileri. Siz "Ben bu işin ustasıyım" diyor musunuz? Benden iyisi yok demem, ama şunu derim: Ben bu işi çok iyi biliyorum. Bu işin edebi ve kültürel boyutunu, dünya müziğinin genel yapısını çok iyi bildiğime inanıyorum. Kendi müziğimi zaten çok iyi biliyorum. Dolayısıyla kalite veya çağdaşlık adına görevimi yerine getiriyorum. Bu iş sadece çok iyi saz çalmak ya da türkü söylemek değil. Ben neyime güveniyorum bu kadar konuşurken? Ahkam kesmek öyle kolay mı? Adama "Dur bakalım" derler. Ama bende her şeyin cevabı var, bilgim var çünkü. Şimdiki öğrencilerime de bunu söylüyorum: "Her şeyi beğenmek zorunda değilsin ama büyümek ve gelişmek zorundasın." Halk müziğini sevmem başka, anlamıyorum demek başka. Sevmeyebilirsin kardeşim ama anlayacaksın.
* Kendi başınıza kaldığınızda ne dinlersiniz? Ben daha çok orijin müzik dinlemeyi severim. Adam köyde okumuştur kendi kendine, ona hiç dokunulmamıştır. Bunu dinlemeye bayılıyorum. Dünyada da cazcılar, bluescular müziklerini kendi orijinlerinin üzerine oturttukları için bu kadar büyüyorlar. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum.
* Hiç Türk Pop Müziği dinlemez misiniz? Tarkan'ın albümünde birlikte çalışmıştınız örneğin... Şimdi "Bunlar hep yanlış yapıyor" demek doğru değil. Kendi çaplarında doğru şeyler de yapıyorlar, zaman zaman onları da dinliyorum. Sezen Aksu örneğine baktığınızda, "Aaa kaka çocuklar" diyemezsin. Ama bir de ne yaptığını bilmeyen, sabah programlarını, kavga programlarını süsleyen bilmeyen bir güruh var! Ama ille de isim ver dersen, Alpay'ı hala çok severim, Ayten Alpman'ı da severek dinlerdim. Bir de senfonik müziğe bayılırım!
ALEVİLİK BİR FELSEFEDİR * Alevisiniz ve bugüne dek Alevilik üzerine birçok şey söylendi. Sizin için nedir Alevilik? Önemli olan Aleviliğin ya da Sünniliğin nasıl bir şey olduğu değil, insanın kendini nasıl hissettiği. Adam kendini ateist hissediyorsa saygı göstereceksin. Adam ateistliğin nasıl bir şey olduğunu anlatmak istemiyorsa, zorlamayacaksın. Sadece şunu diyeceksin; o da acı çekiyor, nefes alıyor, iki gözü var, iki kulağı var, anlıyor, dinliyor yani o da insan! Aleviler için de aynı şey. Tek fark inançsal boyutta senin gibi düşünmemesi. Zaten insan olarak kimse kimseyle aynı şeyi düşünmüyor ki, herkes birbirinden farklı. Bunu çıkar, siyaset gibi şeylere alet ettiğin zaman çok masum insanları da birer canavara dönüştürebilirsin. Nitekim tarihe baktığınız zaman böyle de yapıldı! Sen yobaz bir babanın çocuğu olsaydın, bugün bana çok farklı bakardın. Derdin ki, "Bunlar ne iğrenç insanlar. Anasıyla, bacısıyla ensest ilişkiler kuruyor..." Ben bu bakışı senin yüzünde hissederdim ve kahrolurdum. Böyle baktığın zaman insan olarak çok haksızlığa uğramış birileri ve hala da devam ediyor.
* Alevilik bir din midir, felsefe mi? Ben Aleviliğe insanın yaşamı olarak, bir felsefe olarak bakıyorum. O nedenle de Aleviliği din sınırları içinde anlamaya, anlatmaya çalışmam.
* Avrupa Birliği'nin hazırladığı raporda, Aleviler'i de azınlıklar içine almasına ne diyorsunuz? Ben bir Alevi olarak bunu reddediyor ve kendimize bir aşağılama olarak görüyorum. Bunu kim kaleme aldıysa, haddini bilmelidir. Böyle söyleyen hangi "aklı az Avrupalı" ise şunu bilmelidir ki; benim ülkemde Aleviler de Kürtler de azınlık değildir, bu memleketin asli unsurlarıdır... Bunu tartışmanın bile gereği yok. Türkiye'de yaşayan tüm insanların böyle bir düşünceyi kafadan reddetmesi gerekiyor. Bizim hepimizin soyadı Türkiye'dir, biz hep Türkiyeliyiz, kim ne derse desin... Adlarımız değişik olabilir, kimimiz sağcı, kimimiz solcu olabilir. Kimi az dinci, kimi çok dinci, kimimiz dinsiz... Neysek neyiz ama hepimizin soyadı Türkiye'dir. Değil Avrupa Birliği, allame-i cihan olsa, bu ülkeye böyle bir fotoğraf sunamaz. O bir Avrupalı dangalaklığıdır, o kadar!
* Aleviler genel olarak buna nasıl yaklaşıyor? Kimsenin böyle bir şeye taraf olması beklenemez. Olan varsa da, gerçek Alevi değildir zaten.
* Diyanet İşleri bütçesinden ayrı ödenek isteyen Aleviler için ne diyeceksiniz? Bu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın varlığını kabul etmek anlamına gelir. Bence Diyanet İşleri Başkanlığı olmamalı. Laikliğe yakışan da budur. Laik bir ülkede din işlerini insanlar kendileri yapmalı, devlet de kontrol etmelidir. Tıpkı Batı'da olduğu gibi. Orada kiliselere devlet para vermez, kimseden mecburi olarak vergi alınmaz. İnananlar götürür bağışını verir, kiliseler öyle ayakta durur. Biz de öyle olmalı. İnanmadığım bir şey için benden neden vergi alınıyor ki?
* Siz laiklik diyorsunuz, diğer taraftan Rahşan Ecevit "Din elden gidiyor" diyor... Din insanın beynindedir, ruhundadır. Din nasıl elden gider, para mı bu çalsın götürsünler!
* Neden böyle dedi Rahşan Ecevit sizce? Bence her yaşlının yaptığını yapıyor. Bu şuurla ilgili bir şey. Şuuru yerinde olan insan böyle bir laf eder mi? Sen bana "Avrupa Birliği'ne karşıyım" diyebilirsin. Bunun ekonomik, kültürel hatta dini boyutunu, gerekçelerini anlatırsın, ben de seni dinlerim. Ama böyle birden bire "Din elden gidiyor" diye bir laf atıyorsun ortaya, hiç uydu mu? Bunu diyecekse bugünkü hükümet der, çünkü o kökenden geliyor. Onlar bile bu olaya bu kadar saygılı davranır, tereddüt etmezken, sen bu ülkede yıllarca sosyal demokrat diye ortada gezen bir adamın karısı olarak, Avrupa Birliği sürecinde kalkıp böyle bir şey diyeceksin... Olacak iş mi?
* Peki hükümetten memnun musunuz? Şimdi burada doğru konuşmak lazım. Taraftarı olmadığım bir ideolojik bir yapı bu ülkeyi yönetiyor. Ben bu ülkeyi daha demokratik, daha çağdaş boyutlarda yönetilmesinden yanayım. Ama bu koşullarda ülkeyi gelmiş böyle bir ekip yönetmeye başlamıştır. Vahim bir durum olmadı şimdiye kadar, bunu da söylemem lazım. Kuşkularım yok değil, hala da devam ediyor çünkü yarınlarda ne olur bilemem. Bürokratik anlamda Türkiye yarın nereye gider onu bilemiyorum çünkü. Çok mutlu bakıyorum diyemem ama şimdilik vahim değil.
İlknur Kızıltoprak
|
|
|
|
|
|
|
|
|