Seçim ve sıcak para...
İktidar partisi içinde bu günlerde iki konu tartışılıyor. Biri sonbaharda seçim, diğeri ise sıcak paraya çıkışta vergi konulması... Şurasını hemen belirtelim ki; her ikisi de bugün için tartışma düzeyinde... Yani, sadece bir beyin jimnastiği... İlk olarak seçimi ele alırsak; Her ne kadar, Başbakan ve partinin yönetim kademesinde yer alan etkin isimler kamuoyuna, "2007 yılına kadar seçim yok" açıklamasında bulunsa da parti bünyesinde ciddi anlamda seçim tartışması yapılıyor. Parti içinde seçimin bu kadar yüksek sesle konuşulmasına, geçen hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin il başkanları toplantısında 10 saat süreyle kalması da etkin rol oynamış. Erdoğan, geçmiş toplantıların aksine salondan çıkmamış ve il başkanlarını dinleyip notlar almış. Seçim tartışmasının asıl temeli ise AB ile 3 Ekim'de başlayacak müzakere sürecine odaklı. Çünkü, AB ile müzakere sürecine giren ülkelerde, iktidarda olan partiler kısa sürede yıpranmış. Müzakere süreci başladıktan biriki yıl sonra, kamu oyu desteği düşmüş, iktidarını kaybetmiş. Türkiye'de bu sürecin çok daha ağır geçeceği, AKP yöneticileri tarafından da kabul gören bir gerçek. Tartışılan, acısı ve ağırlığı hissedilmeden, müzakereler başladıktan hemen sonra, sonbaharda seçime gitmek... AKP'de yaptırılan araştırmalar, partinin kamuoyundaki ivmesinin yukarı çıktığını gösteriyor. Hatta, çan eğrisinin tepesine ulaşılmış durumda. Tabi, buna AKP'ye alternatif bir siyasi oluşumun bugün bulunmamasını da eklemek gerekiyor. Çankaya hesabı Asıl kafa yorulan ise 2007 yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimi... Her ne kadar partinin en sağlam yapısı olarak Meclis, yani milletvekili kadrosu gösterilse de, AB ile müzakere sürecinde parti içi dinamiklerde ortaya çıkabilecek sıkıntı da göz ardı edilmiyor. Geri dönüş süreci başlamadan, bu dönemi iyi bir şekilde değerlendirip, Cumhurbaşkanlığı seçimini ve 2010 yılına kadar iktidarı garantiye almayı düşünüyorlar. Başta da belirttiğimiz gibi, "sonbaharda seçim" AKP içinde sadece beyin fırtınası yapılan bir konu. Sıcak paraya vergi Tartışması süren bir diğer konu; sıcak paranın çıkışta vergilendirilmesine gelince; AKP içinde, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ve Genel Başkan Yardımcısı Reha Denemeç olmak üzere parti ekonomistlerinin görüşü, Türkiye'de sıcak paranın olmadığı yönünde. Gerekçeleri de şöyle; "Yabancı sermaye, geçmişteki gibi bir gecelik gelip, vurgunu vurup çıkamıyor. Aksine daha kalıcı bir şekilde 310 yıl gibi uzun vadeli Hazine bonosu veya başka kağıt alıyor. En küçük krizde dahi kaçamıyor. Çünkü dalgalı kur olduğu için döviz hemen yükseliyor, bu da kaçışını frenliyor." Karşı görüş ise bundan farklı. Yabancı sermaye Türkiye üzerinden kendi ülkesinde kazanacağının katlarını elde ediyor. Dolara yüzde 36.27 Örneklemek gerekirse; Bir yabancı, 2 Ocak 2004 tarihinde 100 dolar ile Türkiye'ye girdi ve 1 milyon 390 bin TL olan dolar kuru karşılığında 139 milyon lira aldı. Bu parasıyla Hazine bonosuna yatırım yapıp, bir yıl içinde yüzde 25 kazandı. Yıl sonunda, 34 milyon 750 bin lira faiz geliri elde etti ve parası 173 milyon 750 bin liraya çıktı. Bir yılın sonunda dolar 1 milyon 275 bin liraya (1.275YTL) gerilediği için Türk lirası olarak elde ettiği kazancı dolara çevirdiğinde 36.27 dolar getirisi oldu. Sonuçta 100 dolar ile gelip, bir yılın sonunda 136.27 dolar alıp Türkiye'den ayrıldı. AKP'de tartışılan, doların dünyanın hiçbir yerinde yüzde 36.27 gibi yüksek getiri sağlamadığı. Daha da önemlisi, dövizdeki düşüşün Türkiye sanayinin rekabet gücünü azaltması ve ara malı üreten firmaların kapanması ve işsizliği arttırması. Yakın geçmişte CHP'li Kemal Derviş'in dile getirdiği gibi döviz kurundaki düşüşü frenlemek için bu yönde gelipgiden paraya vergi konulması üzerinde kafa yoruluyor. AKP'de hem seçim, hem de sıcak paraya verginin riskleri de hesaplandığı için kafalar karışık. Ancak, beyin fırtınası şeklinde olsa bile, konuşulması dahi her iki konunun da ciddiyetini ortaya koyuyor.
|