|
|
|
|
|
|
İki senelik değilim ama şimdi değer kazandım
Sanat yaşamında 25. yılını geride bırakan Türk tiyatrosunun başarılı oyuncusu Rasim Öztekin, G.O.R.A ve Şans Kapıyı Kırınca'dan sonra şimdi de Pardon ile izleyici karşısında.
Yirmi beş yılı aşkın süredir oyunculuk yapan başarılı oyuncu Rasim Öztekin, beğeniyle izlenen "G.O.R.A" ve "Şans Kapıyı Kırınca" filmlerinden sonra şimdi de yönetmenliğini genç yönetmen Mert Baykal'ın üstlendiği "Pardon" filmi ile karşımıza çıkıyor. Yanlışlıkla hapishaneye düşen üç arkadaştan Muzo'yu canlandıran Öztekin, uzun yıllardır aynı sahneyi paylaştığı Ferhan Şensoy ile bu filmde yine karşılıklı oynuyor. Türk sinemasının önemli filmlerinden "Arabesk" ve "Tersine Dünya"da da oynayan Rasim Öztekin, son iki yılda "G.O.R.A" ve "Şans Kapıyı Kırınca" filmleriyle art arda Türk sinema izleyicisiyle buluştu. Şimdi de "Pardon" ile tekrar 'merhaba' diyen sanatçı ile yeni filmi, oyunculuk ve Türk sineması üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
"HÖĞRENİYORUM" * Yeni filminiz Pardon'dan bahsetmek istiyorum... Siz Muzo karakterini canlandırdınız filmde. Bu filme nasıl dahil oldunuz? "Pardon" filmi Ortaoyuncuları'nın 1998 yılında "Çok Tuhaf Soruşturma" ismiyle oynadığı bir oyundu. Üç sene oynamıştık bu oyunu. O dönemde Sinan Çetin izledi ve "Bu oyunu film yapalım" dedi. O günden beri bu oyunun film olma projesi vardı. Ve ben tiyatro oyunu olduğu dönemden projenin içindeydim. Ancak, 2004'te çekebildik filmi.
* Filmin çekimleri nasıl geçti? Çekimlerin yüzde 90'ını Sinop Cezaevi'nde yaptık. Sinop çok güzel bir yer, Sinop halkı çok uyumlu, çok keyifli. Çok eğlenceli geçti çekimler. Çalıştığımız cezaevi çok ilginç bir mekândı. Enteresan şeyler yaşandı... O cezaevi bir sürü ünlü insanın uğrak yeri olmuş; Sabahattin Ali, Mustafa Suphi, Eşber Yağmurdereli gibi yazar ve düşünürler burada kalmış. Hapishane artık müze haline gelmiş. Kapısına "Burada kalan ünlüler" diye tek tek herkesin ismini yazmışlar. İyi bir şeymiş gibi, beş yıldızlı otelmiş gibi orada kalan kişilerin isimlerini yazmışlar. Sinop Cezaevi'ne Pera Palas muamelesi yapmışlar. Bu durum övünülecek bir şey değil, tam tersine saklanacak bir şey. Yabancılar için tabelanın bir de İngilizce'si vardı.
* Filmin yönetmeni çok genç biri; Mert Baykal. Baykal'ı bu ilk denemesinde nasıl buldunuz? Çok iyi idare etti. Mert elimizde büyüdü denebilir. Kısa pantolon ile dolaşırken bizle beraber sahne yaptı. Mert hem bizle hem de babasıyla uğraştı. Babası aynı zamanda senaryo yazarı, başrol oyuncularından da bir tanesi. Mert'in işi gerçekten çok zordu. Fakat Sinan Çetin, Mert için 'dahi' diyor. Bence de öyle. 24-25 yaşında böyle bir filme imza attığı zaman ilerde neler yapacağını çok merak ediyorum.
* Ferhan Şensoy ile 25 yılı aşkın bir süredir aynı sahnede tiyatro yapıyorsunuz. Şimdi de "Şans Kapıyı Kırınca" ve "Pardon" filmlerinde karşılıklı oynadınız. Onunla karşılıklı oynamak nasıl? Karşılıklı oynamak çok güzel bir şeydir. İki kişinin devamlı karşılıklı oynaması ve birbirleriyle antrenmanlı olması oyuncuya kolaylık sağlar. Ferhan Şensoy ile 25 yıldır beraberiz ve o benim ustamdır. Hâlâ seyrederken bir şeyler öğreniyorum, bunlar da işin okul tarafı. Oyunculukta 'oldum' diye bir şey yok, 'oldum' derseniz, "Tamam kardeşim, git otur yerine. Bitirdin sen bu işi" derler.
* 25 yıldır oyunculuk yapıyor olmanıza rağmen, son birkaç yılda sizi birçok filmde arka arkaya gördük.... Arkadaşlarım şöyle diyor: "Senin değerin anlaşıldı." Bu komik bir laf tabii. Ben birdenbire bu iki sene zarfında oyunculuğumu çok ilerletmedim, birdenbire kafa yapımı değiştirip bambaşka biri olmadım. "Ben 25 yıldır tiyatro yapıyorum ama sizin tiyatroyla pek ilginiz yoktu" diyorum insanlara. Benim daha önce de yaşadığım iki tane çıkış vardı. Ama benim gibi 25 yıl bu işin içinde olan sanatçı hep zirvede olamaz. Buna olanak yok zaten.
"SİNEMAMIZ GENÇLEŞTİ" * Türk Sineması özellikle son birkaç yıldır büyük atılım içinde. Art arda birçok film çekildi. Siz bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk sineması öncelikle çok gençleşti, genç bir kuşak var. Bu genç kuşağın Türk sinemasındaki bu harekete çok etkisi var. Ayrıca, bence Türk sinemasındaki bu gelişim reklam sektörüyle sinema sektörünün birbiriyle çok iç içe girmesinden de kaynaklanıyor. Reklamcılar dışarıda kullanılan teknolojiyi Türkiye'ye getirdi. Bu teknoloji reklam için geldi ama sinema da bundan yararlanmaya başladı. En önemlisi, Türk sineması bu teknolojiyi kullanan genç yönetmenleri de kullanmaya başladı. Dışarıda görgüsü, bilgisi artan beyinleri kullandı.
* Biraz da tiyatroya dönmek istiyorum. Şu sıralar "Yıldızların Altında" müzikalinde oynuyorsunuz. Nasıl gidiyor? "Yıldızların Altında", Beyazıt Öztürk, Candan Erçetin, Ragıp Savaş, Nurhan Damcıoğlu, Levent Ünsal gibi arkadaşlarla başrolünü paylaştığım bir müzikal. Lütfi Kırdar'da oynuyoruz. 1700 kişilik salonun 100 kişilik bölümünü görsel açıdan iyi olmadığı için satmıyorlar, geriye kalan 1600 kişilik bilet satılıyor. İlk başlarda dolduramayız diye korkuyordum ama şu anda hayretler içindeyim. Çok keyifli bir iş oldu.
ZEYNEP GÜLER
|
|
|
|
|
|
|
|
|